2.3

2.5K 139 17
                                    

Bazı şeyler bana bile ağır gelmeye başlamıştı. Dünden beridir düşündüğüm olay, kafayı yememe sebep oluyordu.

Yüzümü sertçe sıvazlayıp ellerimdeki sargıları çözdüm, tahriş olan parmak boğumlarıma kısa bir göz atıp elimi soğuk suyun altına tuttum, ellerimi kuruladıktan sonra ağrıyan ensemi sıktım ve bir süre öylece bekledim.

Çekmecedeki merhemi çıkartarak, parmak boğumlarıma sürdüm, sol elime baktım bir süre bu elimle ona vurmuştum, güldüm trajikomik bir film sahnesinin içinde gibi hissediyordum, ama maalesef öyle değildi.

Herşey gerçekti ve asıl korkutucu olan da buydu.

Harun abi izin almam için ısrar etse de kabul etmemiştim, aslında gerçekleri öğrenmek için yüz yüze konuşmam gerekiyordu.

Arka bahçeye doğru yürüyüp rastgele bankalardan birine oturdum, cebimden telefonumu çıkarttım bir süre telefonla bakıştım, bu kadar büyük birşeyi cidden burdan mı öğrenmeliydim?

Telefonu elimde döndürüp duruyordum, öğrenmem gereken şeyler vardı. Körü körüne inanmak istemiyordum.

"Komutanım.. Mevsim.. kılıçlı kek-" Öksürerek kelimesini yarım bıraktı, bakışlarımı yavaşça ona çevirdim, gülümseyerek yanıma oturdu, başımı kararmaya yüz tutmuş gökyüzüne çevirdim.

"Ellerine ne oldu senin, iyi misin?" Omuz silktim, umursamaz görünmeye çalışarak.

"İyileşir iki güne." Kızıl bulutları yeni yeni beliren küçük yıldızlar süslüyordu, görüntüsü çok hoştu.

"Şey.. onu arayacak mısın?" Derin bir nefes alarak burun kemerimi sıktım, bir süre öylece bekledim ağlamak isteğimi dünden beridir bastırıyordum ve bu çok acılı bir süreçti, herşeyi hallettikten sonra patlamak istiyordum çünkü başlarsa duramazdım.

"Bilmiyorum." Elimdeki telefonu çevirmeyi bırakıp, avcumda sıktım, ne yapacağımı bilmiyordum yüz yüze konuşmam daha sağlıklı olurdu fakat onu görmek istemiyordum, çok zordu bir seçim yapmak.

"Yaşam enerjini kaybetmiş gibi davranma!" Bakışlarımı yavaşça ona çevirdim, yaşam enerjimi kaybedeli çok olmuştu, fakat bunu kimse bilsin istemiyordum, Mert gözlerini etrafta gezdirip başını eğdi, sustu.

"Yok öyle bir şey." Dedim tek düze bir sesle, aslında cevap vermek istememiştim ama üzgün suratına da dayanmak zor oluyordu, o adama da dediğim gibi 'benim evimdi burası' Mert başını salladı yavaşça.

Çalan telefon ortamdaki sessizliği bölerken Mert bana üzgünce baktı bir süre, ısrarla çalan telefon yüzünden oflayarak uzaklaştı, benim bir ailem yoktu, çok yakın arkadaşlarım da yoktu, hayat enerjim hiç yoktu fakat kendime olan öz saygım kendimi bırakmamı engelliyordu.

Etrafımda beni seven sayan çok insan vardı ve onları seviyordum ama gittiğim her yerde yabancıydım ben, bir tek mesleğim tutmuştu elimden bir tek buraya ait hissediyordum kendimi, derin birkaç nefes aldım, arkamdaki bina bana güç veriyordu, gözlerimi kapattım.

MevsimWhere stories live. Discover now