2.2

2.7K 161 45
                                    

Derin bir nefes aldım ve emin adımlarla konağın arkasındaki arabaların gerisinde durdum, gözlerim hızla etrafı tararken, gözümün içine giren ışıkla görüş alanım kısıtlanmıştı.

Elimi kendime siper edip birkaç adım geriledim, o sırada ışıklar sönmüş ve siyah bir minibüsün içinden adamlar çıkmaya başlamıştı.

"Etrafı kolaçan edin, kimi görürseniz toplayıp gelin." Duyduğum tanıdık sesle, dişlerimi birbirine bastırdım.

"Harvan, nasılsın görüşmeyeli?" Gülerek bana doğru gelirken, iki tane adamı arkasındaydı, gözlerim yavaşça etrafı taradı, diğerleri gitmişti.

"Başını gövdenden koparmak gibi planlarım var, onlar üstünde çalışıyorum, ya sen?" Birkaç saniye durakladıktan sonra gülmeye başladı.

"Üçüncü karşılaşmadan sonra samimiyet arttı bence, biz bu görüşmeleri sıklaştıralım." Göz devirdim, elimde olsa şuan canını alacağım adamın planları saçma geliyordu.

"Boş boş konuşmayı kes, ne için geldim buraya?" Adamlarına geride durmaları için işaret verip, üstüme doğru yürümeye başladı, elini beline atıp havaya iki el ateş etti.

Kaşlarım yavaşça çatıldı, ne yaptığını zannediyordu bu herif.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?" Başını sol omzuna yatırıp kollarını iki yana açtı.

"Siviller de olaya dahil olsa çok eğlenceli olmaz mı sence?" Elimi hızla kravatına atıp kendime çektim ve kafayı geçirdim, inleyerek burnunu tutarken, onu ters çevirip kolumu boynuna doladım, kolumun altından çıkardığım bıçağı boğazına dayadığımda, etrafımı sarmışlardı.

Evinden çıkanlar da bu tarafa gelmeye başlamıştı, derin bir nefes aldım, sakin olmalıydım.

"Bırakın silahlarınızı!" Sesim uğultunun kesilmesini sağlarken, derin bir nefes daha aldım sakin olmak adına, bu adamlar neyin hazırlığını yapıyorlardı, gözüm kalabalığı çaktırmadan dağıtmaya çalışan Poyraz komutana takıldı, onunla birlikte diğerleri de gelmişti, sadece Ali yoktu.

"Dediğini yapsanıza lan!" Elimin altındaki Mesut kıvranırken, içlerinden biri silahını direkt bize doğrulttu, ne oluyordu böyle.

"Sen önemsiz bir detaysın zaten." Diyerek kurşunu ateşlediğinde, ne olduğunu anlamadan Mesut kollarımda ağırlaşıp yere yığıldı, etrafım sarılmıştı, siviller etrafta vardı.

"Şimdi önünde iki seçenek var, ya bizimle gelirsin, ya da sivillerin gebermesini izlersin.. tercih senin on saniyen var." Gözlerim etrafı taradı, etrafta yaklaşık 10-15 sivil vardı, bizimkileri de hesaba kattım ama çıkar yol bulamadım, oyalayabilsem, ki öyle bir imkanım da yoktu, çünkü vaktim daralmak üzereydi.

"Elindekini at!" Ne yapacaktım, kodlanmış gibiydiler kendi adamlarını bile harcamışlardı, sivilleri mi düşüneceklerdi.

MevsimOù les histoires vivent. Découvrez maintenant