"Erkekler işte." Dedi Mirel.

"Sertuğ hepsinden ayrı ve özel. Onu karıştırma." Esra durur mu? Asla. O da laf yetiştirmekten geri kalmadı.

Siz: babamla ne konuştunuz?

Siz: ne dedi sana?

Paragöz CEO: bana kızını nerden tanıdığımı, neden kendi evimi ayarladığımı sordu. Bende dedim ki kızınız inşaatımızda yaygara çıkarmış, zorla numaramı almış ve beni tehtit etti.

Paragöz CEO: nedense adam hiç şaşırmadı. Verdiği tek tepki, 'yapar o. Çok görmeyin.' oldu.

Paragöz CEO: sen ne cadı bir şeysin de adamı bu hale getirdin?

Siz: aa ne cadısı?

Siz: bu anlatılanlarla hiç bir ilgi alakam yoktur. İtibar etmeyin.

Paragöz CEO: sonra rahatça kalabilmesi için ve iş yerine yakın evim varken kimse de kullanmıyorken dedim ki neden orada oturmasın. Evin eşyaları da var.

Paragöz CEO: adam sadece teşekkür etti gitti.

Siz: HQKABWKSBQİSJQ

Siz: benim babam işte ya. Bir tanedir.

Paragöz CEO: sen fazla mı çatlaksın yoksa fazla mı akıllısın çözemedim.

Paragöz CEO: bence çözmesem daha iyi.

Siz: ayıp ediyorsunuz CEO bey.

Paragöz CEO: neredesin sen şimdi?

Siz: ne oldu?

Paragöz CEO: soruya cevap ver lütfen. Soru sorma.

Siz: e ama sende hep böyle yapıyorsun.

Siz: bu böyle olmaz bak sana söyleyeyim.

Paragöz CEO: ?

Siz: arkadaşımın yanında.

Paragöz CEO: eve ne zaman geçersin?

Siz: bilmiyorum.

Paragöz CEO: yüzüğü almam gerekiyor da ondan soruyorum.

Siz: ha, o mesele.

Paragöz CEO: evet o mesele.

Siz: niye bu kadar önemli ki?

Siz: evet fazla güzeldi belki manevi değeri de fazladır ama sanki sen daha özelmiş gibi davranıyorsun.

Paragöz CEO: hem özel hem çok önemli.

Siz: fazla özele girdim sanırım. Afedersin.

Siz: akşam eğer müsait olursan gelir alırsın. Akşam evde olurum.

Paragöz CEO: olur.

Telefonu kapatıp kendi haline takılmaya başlayan kızlara baktım. Esra telefona gömülmüş biriyle mesajlaşıyordu. Kesinlikle konuştuğu kişi Sertuğ'du.

Mirel burnunu sile sile uzanıyordu. Benim onları incelediğimi görünce, "ne konuştunuz?" Diye sordu. Esra da başını kaldırmıştı.

"Geçen gün eve geldiğinde ki olayı bilmiyorsunuz. Bir yüzük unutmuş. Üzerinde pembe lotus çiçeği olan, çok güzel zarif bir yüzük. Sonra ben yüzüğü fark ettim Safir'e yazdım. Yüzüğü burada unutmuşsun diye. O da çok önemli ve özel olduğunu kesinlikle iyi saklanan gerektiğini söyledi. Biraz önce de onu konuştuk. Akşam gelip alacak."

Merakla bana bakıyorlardı. "Neden bu kadar önemli acaba. Nişan yüzüğü gibi bir şey mi? Veya tektaş?"

"Tektaş gibi."

"Oha! Yoksa bu birine evlilik falan mı teklif edecek?" Esra elini dizine vurdu.

Bir an bu ihtimali de düşünmemiş değildim. Ama sonrasında çok mantıksızca geldiği için ihtimal vermemiştim. "Ama adamın nişanlısı falan varsa neden beni evine alsın, neden benimle konuşsun değil mi?"

"Haklısın." Dedi Mirel.

Sonrasında akşama kadar üçümüz beraber oturup sohbet ettik. Esra ile ben Mirel'e çorba yapmaya kalktığımızda mutfak tam bir felakete dönmüştü. Aslında güzel yemek yapan ben, Esra ile bir araya gelince bütün bildiğimi unutuyordum.

Zor bela çorbayı yaptığımızda Mirel'e içirdik. Biraz daha durduktan sonra ben eve geçtim. Esra biraz daha duracağını bir - bir buçuk saate o da eve geçeceğini söyledi.

Arabayı park ettim. Anahtarı alıp inerken Safir'in canavarının garaja girdiğini gördüm. İlerlemedim. Safir arabayı park edip yanıma gelene kadar yürümedim. İnip yanıma geldiğinde beraber eve çıktık. Çantaya attığım anahtarı çıkarırken Safir sanki başkasının evine geliyirmus gibi davranıyordu.

Dayanamayıp sordum. "Burası senin evin neden yabancı birinin evine gelmiş gibi davranıyorsun?"

Ayakkabısının topuğuna basarak çıkardı ardından düzgünce kenara itti. "Şu an senin evin sayılıyor. Sen yaşıyorsun. Bu durumda başkasının evi oluyor."

"Bir nevi ev sahibi - kiracı ilişkisi." Dedim. "Aynen" diyerek destekledi beni.

"Kahve?" Diye sordum çantamı partmantoya bırakırken. "Olur." Dedi.

Ben mutfağa gidip kahve yaparken o da arkamdan geldi. "Alıştın mı baya buranın düzenine?" Konu açmaya çalışıyordu.

"Evet gayet lüks ve rahat."

"Sevmene sevindim." Gülümseyerek karşılık verdim. Kahveler hazır olduğunda salona geçip karşılıklı oturduk. Sohbet ede ede kahvelerimizin sonuna geldiğimizde, "ben yüzüğü getireyim." Diyerek yatak odasına geçtim.

Yüzüğü koyduğum çekmeceden çıkarıp Safir Tuna'ya götürdüm. "Çok teşekkür ederim."

"Rica ederim." Dedim yerime geri otururken.

Yüzüğü açıp bakarken, "aslında bu benim için gerçekten çok özel." Bir nefes aldı.

"Kimin bu yüzük?" Kendimi durduramadı sormuştum. Ayağa kalktı. "ben artık gitsem iyi olur."

𖥸

Ben asla heyecanlı yerinde kesmem.

Birde eğer ithaf isteyen olursa belirtmeniz yeterli.

Neyse görüşürüüüzzz öptümm<3

DELİ GELİYORUM DEMEZ!! °Yarı Texting°Where stories live. Discover now