"Mirel neyin var?" Sesi yorgun, arada bir boğuk boğuk geliyor ve surekli burnunu çekiyordu.  "Hastayım." Dedi.

"Geleyim mi? Sıcak çorba falan yaparım."

"Yok gerek yok. O kadar kötü değilim."

"Bak bende gelebilirim Mirel. Sertuğ'u bile ekebilirim."

Mirel alayla, "Esra Sertuğ'u bırakıp gelirse ikiniz de gelin." Dedi.

"Aptal mısın kızım? Tabiki bırakırım."

İkisinin arasına girerek, "geliyor muyuz o zaman?" Diye sordum.

"Gelin" dedi Mirel. Ardından telefonu kapatıp üzerimi giyindim. Mirel tek yaşıyordu. Babası tır şoförü olduğu için eve nadiren uğrardı. Annesi yoktu. Mirel küçükken annesi ölmüştü. O yüzden yanında ona bakacak kimsesi de yoktu. O duyguyu bildiğim için Mirel'e yardım edebiliyordum.

Evin anahtarını çantama koydum. Şifreli kutuya koymadım. Ayakkabılarımı giyip aşağıya indim. Arabamı buranın garajı olduğunu öğrendiğim yere koymuştum. Arabayı garajdan alıp buraya uzak olmayan Mirel'in evine sürdüm.

10-15 dakikaya Mirel'in evine geldiğimde tam arabamı park ediyordum ki telefonum çaldı. Çantaya attığım telefonu arabayı park edince açtım.

"Şöyle gönlümün efendisi. Biricik kralım."

"Yağcı seni." Dedi babam güldüğünü belli eden sesiyle. "Ne yapıyorsun?"

"Mirel'in hastalanmış. Bakacak kimse olmayınca Esra ile ben gelmeye karar verdik." Dedim çantamı ve anahtarımı alıp arabadan inerken.

Sesi birden durgunlaştı. "İyi yapmışsın."

Telefonu kulağım ile omzum arasına sıkıştırıp arabanın kapısını kapattım ve kilitledim. Anahtarı da tekrar çantaya attım. "Ne oldu baba?"

"Seni özledim ama sen hala eve gelmemekte ısrarcısın."

Sinirle elimdeki telefonu sıktım. "O kadın. O evden. Gitmezse. Bende.  Gelmem." Bütün kelimelerin üzerine basa basa söyledim.

"Sende biliyorsun kızım. Gitmiyor." O da sinirleniyordu.

"O zaman bende gelmiyorum baba. Bunca yıl katlandım ama bundan sonra katlanmaya hiç niyetim yok! Bu konuyu bir daha konuşmak istemiyorum!"

"Tamam konuyu kapatıyorum." Derin bir nefes aldı. "Sana ev ayarlayacağımı söylemiştim. Bir kaç tane buldum ama hiç biri senin yaşayabileceğin yerler değil."

Doğru ya. Daha babama söylememiştim. "Ben buldum baba. Sen uğraşma."

"Ne demek buldum?"

"Taşındım bile baba."

"Niye benim haberim yok?"

Niye yok? Çünkü çok ani gelişmişti.

"Bende haber verecektim zaten." Yalan.

"Nerede bu ev? Kirası ne kadar? Niye acele ettin taşınmak için?" Soruları tek tek sıraladı.

"Bir sakin ol baba. Önceki evimin ters istikametinde ve iş yerinin yakınlarında. Kirası yok çünkü ödemiyorum. Son olarak o sese daha fazla dayanamayacağımı söylemiştim."

Merakla, "hemen görmeye geleceğim. Neden kira ödemdiğini de öğreneceğim."

Yalan söylemenin bir faydası yoktu. "Safir Tuna Arslanoğlu'nun evi olduğu için kira ödemiyorum baba."

"NE!" Aniden bağırdığında bir anlığına korksam da hiç bir tepki vermedim. Çağrının kapanma sesi geldiğinde telefonu kulağımdan indirdim. Suratıma kapatmıştı. Mirel'in evinin önüne geldiğimi fark ettiğimde kapıyı çaldım. Babamı tekrar aradığımda açan olmadı.

İnşallah Safir Tuna'ya bir şey demezdi. Babam telefonuma bakmadığı için Safir'e yazmaya karar verdim.

Siz: pişt

Siz: Safir Tuna

Siz: bir bakar mısın?

Siz: önemli bir şey söyleyeceğim.

Paragöz CEO: baban ile konuşuyorum şu an.

Paragöz CEO: meşgulüm.

Hassiktir!

𖥸𖥸

Ee bunlara ne oldu şimdi

Ortalığı karıştırdım ve kaçıyorum.

Görüşürüüüzzz :*

DELİ GELİYORUM DEMEZ!! °Yarı Texting°Where stories live. Discover now