twenty four

870 146 51
                                    

Kalemi masaya rahatlayarak bıraktım ve düzgün bir şekilde zarfın üstüne yazmaya çalıştığım 'istifa mektubu' yazısını inceledim. Biraz da buruk hissetmiyor değilim tabii.

Bileğim iyileşmiş olsa da şirketin önünden bile geçmeme izin vermemişlerdi. Durmadan izin yazıp süreyi uzatıyorlar bir nevi benimle ne yapacaklarını kararlaştırmaya çalışıyorlardı. Kapının önüne koyulmayı beklemek daha iyiydi belki de ama dedikoduları kullanıp kötü bir şekilde olsa da reklam reklamdır mantığı ile devam edip gündemde kalıyorlardı.

"Benim de gidip istifa mektubumu hazırlamam gerekecek."

"Hyung! Böyle anlaşmadık."

"Peki peki... Yine de Hyunjin bunu duyduğu an istifa mektubunu bile yazmadan şirketi terk eder. Ne kadar inatçı ve sadık olabileceğini biliyorsun." Omuz silktim, haklıydı ama onların da istifa etmesine gerek yoktu.

Bir hafta daha kolayca geçerken artık bir şeylerin eskisi gibi olmayacağını anlamıştım.

Bu zamanda olayı en iyi bilen Minho hyung olduğu için bir nevi benim evime yerleşmişti. Hatta sırf Jisung ile flörtleştikleri için -ikisi de hâlâ kabul etmiyordu- Jisung da evimi ziyaret ediyordu.

"Bu saatte canım kahve çekti..." Birlikte sakince balkona oturduk. Balkon olsa da açılabilen camlardan taktırmayı tercih etmiştim çünkü bir oda gibi kullanıyordum. Puflar yerleştirmiş, küçük bir masa koymuş ve salıncak ile de eğlenceli bir hâle getirmiştim. Oraya buraya koyduğum bitkiler de ayrıydı tabii.

Balkon salıncağında sessizce sallanırken mahalleden geçen insanları izliyordum. Lüks araba gözükürken bu arabayı çok iyi tanıdığımı biliyordum. Şaşkınlık bağdaş kurduğum bacaklarımı indirip sallanmayı bıraktım. Camdan aşağı daha dikkatli bakarken hyungta merak edip gelmişti.

"Chan..." Daha arabadakinin o olup olmadığı belli bile değilken tam da apartmanın önünde durduğunda bir nevi beni doğrulamıştı.

"Ben hemen kaybolayım, konuşmaya geldi muhtemelen."

"Ya olumsuz konuşursa, gitme." Yalvaran bakışlarımı girmezden gelip sert bir ifade takındı.

"Özür dilemen gerektiğini biliyorsun, ayrıca onca yolu tekrar ayrılmak için mi geldi sence? Kendine gel Lee Felix. Ben seni böyle mi yetiştirdim?" Biraz gülümsememi sağladıktan sonra dediği gibi hızlıca evimi terk etti.

Camdan onun gelmesini beklerken arabadan indi. Üstündekiler bir nevi sahne kıyafetine benziyordu. Gece olduğu için pek seçemiyordum ama bu kadar uzaktan o olduğunu biliyordum işte.

Minho hyung ile karşılaştılar. Başta Chan onu fark etmedi, kolundan tutulup durdurulduğunda fark etmişti.

Hyung bir şeyler dedi biraz uzun sürerken sıkılmıştım. Ardından ikisi ayrıldı ve heyecanla kapıya gittim.

Açtığımda karşımdaydı işte. Ağlayacak gibi hissederken kendimi sıktım istemsizce, şu an ağlamak istemiyordum ama çok özlemiştim.

"Gelebilir miyim?" Kafa sallayarak izin verdim.

"Balkonda oturuyordum." Onaylayarak balkona gittiğinde çaktırmadan dolan gözlerimi sildim.

Salıncağa oturduğunu görünce çekinerek puflara doğru gittim. Oysa ikimiz birlikte rahatça sığabilirdik.

"Buraya gelsene niye o kadar uzağa gittin."

"Geleyim mi? Geleyim o zaman." Hızlıca yanına oturdum, aramızda biraz mesafe vardı. Bacaklarımı kendime doğru çektim, pekte sallanıyor gibi olmadığımız için düşmezdim.

42, chanlix. ✓Where stories live. Discover now