nineteen

999 129 50
                                    

Bir ay sonra,

Lavabo da ellerimi yıkadıktan sonra ıslak ellerimle saçlarımı düzelttim. Minho hyung ile alışverişe gelmiştik. Şimdi o, beni beklerken lavabo da oyalanıyordum. Aynadan kendimi incelerken hemen yanımda ellerini yıkayan orta yaşlı adamla göz göze geldik. İşim bittiğinde lavabonun çıkışına yöneldim.

"Bakar mısınız?" Kapıya uzanan elimi indirip arkamı döndüm.

Adam ceketinin cebinden çıkardığı kartviziti bana uzattı.

"Eğer ilgilenirsen şirkete bekliyorum."

"Ne için?"

"Dans ettiğin videoları gördüm, yeteneklisin."

"Ah, teşekkürler. Düşüneceğim."

Adamın önünde hafifçe eğilip tuvaletten çıktım. Elimdeki kartviziti inceleme işini Minho'nun yanına dönene kadar erteledim.

"Nerede kaldın Yongbok?"

"Hyung bir yere oturalım mı? Kahve içeriz ve bende anlatırım."

"O kadar büyük bir şey mi oldu?"

"Hayır sadece kahve içmek istiyorum."

"Aptal." Bi nevi kolunun altında sürükleyerek kafeye götürdü.

Siparişleri verdikten sonra cebime sıkıştırdığım kartviziti önüne ittirdim.
"Bu ne?" Düşünceli bir tavırla kartviziti tekrar elime aldım.

"Tuvalette bir adam verdi. Biliyorsun bu 3racha'nın şirketi ve bir ara şirkete uğramamamı istedi. Dans videolarımı görmüş."

"O zaman bu şansı kaçırmamalısın."

"Ben... sanırım gitmeyeceğim."

"Niye salak mısın?"

"Ya hyung! Of ben Hyunjin ve sen olmadan yapamam. Ne bileyim sen liderlik ediyorsun, bazen yetersiz oluyorum yine saatlerce yardımcı oluyorsun. Şirkete girersem böyle olmayacak, tek olacağım."

"Bang Chan olacak. Bana böyle bir teklif gelseydi hepinizi bırakırdım. Ayrıca yetersiz oluyorum ne demek, ben seni böyle yetiştirmedim."

"Aynen aynen, sen olsaydın bana söylemeden kartı çöpe atmıştın."

"Daha önce büyük gruplar ile çalışmıştım ve düşündüğün kadar zor değil inan bana."

"Siz de gelseniz–" Sözüm yarım kalırken Minho masada ters duran telefonunu çevirip kimin aradığına baktı.

Hyunjin yazısını gördükten telefonu kulağına götürdü. Ağzı hafifçe aralandı cevap vermek için ancak benim bile duyduğum bir bağırma sesiyle yüzünü buruşturup kulağından çekti telefonu.

"Bir kere daha bağırırsan kendini ölmüş bil."
Artık bağırmadığı için ne dediğini duyamıyordum bu yüzden sipariş verdiğim pastayla ilgilenmeye başladım.

"Hyunjin konum atıyorum buraya gel." Telefon tekrar masadaki yerini alırken çatalı tabağa bırakıp kafamı kaldırdım.

"Hyunjin de kartvizit almış, hem de aynı şirketten." Tamam bu gerçekten beklenmedikti ama rahatlamiştım.

"Ciddi misin!? Çok iyi yine de sen olmadan gitmeyiz."

"Bak hâlâ benden bahsediyor, bu teklifi geri çevirecek değilsiniz." Omuz silkerek onu yanıtsız bıraktım. Minho da gelmeden şuradan şuraya gitmezdim.

Bize doğru hoplaya zıplaya gelen Hyunjin'e gülmeden edemedim. Minho daha cok bundan adam olmaz bakışı atıyordu.

"Minhoşum bensiz yapamazsın o yüzden seni bırakmayacağım."

"Lütfen git." Hyunjin'e iğrenen bakışlar attıktan sonra önüne döndü.

Bu sırada Hyunjin şaşırarak ona verilen kartvizitin aynısını masada buldu.

"Size de mi verdiler? O zaman teklifi kabul edebilirim!"

"Benim için verilmedi yani siz iki salağı birbirinize emanet edip göndereceğim."

"Ne– Hayır o zaman yapmayacağız." Minho artık sabrı taşmış bir şekilde neden reddetmememiz gerektiğini anlatıyordu ama biz üçümüz birlikte olmaya alışmıştık.

Telefonum çalınca arkamda büyük bir kaos bırakarak masadan uzaklaştım.

"Sevgilim?"

"Lix naber? İşin bittiyse seni alayım diyecektim."

"Aslında bitti ama şu an kafede oturuyoruz. Sen direkt eve geç bekleme boşuna."

"Sorun değil işin bitince ararsın ona göre şirketten çıkıp gelirim."

"Tamam... bir şey sorabilir miyim?"

"Sor bakalım." Arkadan klavye sesleri geliyordu muhtemelen yeni şarkı üzerine çalışıyorlardı heyecanlanıyordum. Ben hâlâ onların fanı olan Felix'tim.

"Siz yeni şarkı üzerinde mi çalışıyorsunuz!?"

"Hmm, bilmem."

"Of neyse asıl sorum bu değildi... Chris sizin şirketten birisi bana kartvizit verdi." Klavyesinin sesi kesilirken gerginlikle devam ettim. "Şirkete katılmam için, muhtemelen arka dansçı veya o tarz bir şey için. Aynısını Hyunjin'e de vermişler ama Minho için yok. Sence Minho'yu da kabul ederler mi?"

"Bilmiyorum kartvizitte ismi yazılı olan kişi kim? Yardımcı olmak için sorabilirim."

"Kartvizit masada kaldı resmini atarım. Minho olmadan şirkete girmeyiz biz, bilmiyorum uzun zamandır birlikteyiz."

"Haklısın güzelim, soracağım. Endişelenmeyin Minho'yu da kabul edeceklerine eminim."

"Teşekkürler..."

Telefonu kapatıp masaya döndüğümde Hyunjin somurtuyordu.

"Felix bir şey söyle Minho olmadan oraya gitmeyeceğiz değil mi?"

"Niye dünyanın sonuymuş gibi davranıyorsunuz?" Abartıyor gibiydik ama şu ana kadar hep birlikte sahne almıştık ve Minho her zaman bize liderlik yapmıştı.

"Chan ile konuştum, o soracak."

"Peki... O zaman bu konu kapandı."

×××

Sırtım sevgilime yaslıyken televizyondaki filmle alakam yoktu. Aylardır sevgili olsakta ben hâlâ en ufak harekette heyecanlanıyordum.

"Sıkıldın mı?"

"Hm, biraz."

"Ne yapalım?"

"Saat gece iki, kurabiye yapsak saçma olur mu?"

"Neden olsun? Yapabiliriz. Sadece malzemelerde eksik olabilir ona bakmalıyız." Heyecanla onu kaldırdım, işte şimdi harika yeteneklerimi gösterme vaktiydi.

"Eksik malzemeler var."

"Gidip alabilirim."

"Neyse boşver Chanie sonra yaparız."

"Biliyorsun 7/24 açık marketler var gidip alabilirim." Kafamı iki yana sallayıp onu mutfaktan çıkardım. Gerçekten şu an gerek yoktu.

"Felix–" Onu takmayıp dudaklarımızı birleştirdim. Dudakları gerildi ve benim öpüşüme karşılık verdi. Bir anda onun kontrolüne geçti her şey.

Sıcakladığım için kulaklarıma kadar kızardığımı hissediyordum.

"Uyuyalım." En sonunda dudaklarımızı ayırdım. Ellerimi ısınmış yanaklarıma bastırıyordum.

Yan yan sırıtıyordu, kaşlarımı çatsam da sessiz kalarak onu takip ettim.

Sık sık yaptığımız gibi onun yatağında yerimi aldım. Ona sarılarak uyumak kesinlikle favorimdi.

×××

eyyo
ltfn oylarimizi verelim yorum da yaparsaniz cok makbule gecer, iyi geceler.

bu kitabin kaos vakti geldi catti

Jae.

42, chanlix. ✓Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt