twelve

1.2K 175 72
                                    

yok mu yorum 🤚🏻

Bu sefer oturduğum koltukta ben bang chan'in evini inceliyordum. Belki de çok yakın arkadaşları, akrabaları dışında buraya giren ilk kişiydim. Çok heyecanlıydım, aslında çok ilginç bir evi yoktu. Yine de gruplarının ödüllerinin bulunduğu duvar bana göz kırpıyordu.

"Daldın gittin Felix?" Apar topat evimi terk etmiştik ve bu hâlâ komik geliyordu.

"Ödülleriniz... harika." İfade edecek kelime bulamamıştım. Bu kadar ödülü bir arada görmek sadece hayranları olduğum halde beni bile gururlandırıyordu.

"Biliyorsun sen ve diğer hayranlarımız olmasaydı böyle şeyler yapamazdık."

"Siz çok iyisiniz her türlü–" bölünen sözümle tedirgin oldum. Muhabirler tarafından kovaladıktan sonra kim eve gelmişti ki?

"Ben bakarım, tanıdık birisidir." O giderken ben oturarak beklemek başladım. İçimdeki merak ağır basarken sessizce ayağa kalkıp kafamı araya doğru uzattım. Jisung ve Changbin'i gördüğümde elimle ağzını kapatma ihtiyacı hissettim. Tanrım hayatımın bütün şansını 3racha ile tanışmak için mi kullanmıştım?

"Hey bu o çocuk mu?" Changbin arkadaşını itekleyip içeri girdi.

Tam önümde durup elini uzattı, suratına mal gibi baktım bir süre. İçimdeki hayran düşüp bayılmıştı.

"Meraha... ufaklık?" Ağzım yere varana kadar açıkken elini sıktım. Jisung da yanıma gelip baştan aşağı beni iyice süzdü.

"Lan çok güzelsin!" Jisung direkt samimi olarak beni çekil sarıldığında gözlerim doluyordu.

"Yanlış bir şey mi yaptı–" Jisung'un endişeli yüz ifadesine sadece kafamı iki yana salladım.

"Ben... size hayranım." Yüzündeki ifade düzeldi ve kahkaha attı. Şok olmuş halim muhtemelen gerçekten komikti.

"Neyse içeri geçelim mi?" Chan hepimiz içeri doğru itekledi, herkes koltuklara dağılırken ben biraz gerilmiştim.

"Ee, siz ne iş?" Changbin bana bakarak sorsa da ben cevap versin diye Chan'a döndüm. Ne iştik biz?

"Hiç sorma yaptığım şeyi öğrensen delirirsin."

"Ne yaptın pi– ay chan." Edeceği küfürü yutup gülümsedi Jisung. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Normal halleri de sahnedeki gibi komikti.

"Felix bana öyle mesajlar atıyordu ve ben ona cevap verdim... ama iyi ki vermişim." Heyecanla ona baktım. Bende iyi ki diyordum.

"Lan gece gündüz bizi tembihleyen sendin! Yok dikkat edin sosyal medyada kimseyle konuşmayın, beğeni yapmayın!" Jisung isyan ederken Bang Chan gülerek omuz silkti.

"Ya onu bunu geçin de bana bi' çocuk yazıyor bayadır. Manyak gibi ama o kadar fazla mesaj atıyor ki... Bende hepsine görüldü atıyorum, okuyorum diye daha çok yazıyor deli midir nedir... Adı neydi ya Lee Minho?" Jisung'un düşünen haline bakarak kahkahayı bastım bu bizim Minhoydu. Üstelik Chan da benim gülmem ile olayı anlayarak gülmüştü.

"Neye gülüyorsunuz?"

"Kanka–"

"Hayır hayır sus!" Gülüşümü bastırmaya çalışırken Chan'ın ağzını kapattım. Rezil Minho tanrı bilir neler yazmıştır.

Anlamsız bakışlar karşısında bir süre daha güldük.

"Minho yakışıklı çocuktur şimdi o şanssıı sevindirip bir cevap verirsin bence." Chan gülerek konuşurken Jisung kaşlarını çattı.

"Sen onu tanıyor musun lan?"

"Arkadaşım." Dayanamayarak söylediğimde Jisung aval aval suratıma baktı.

"Resmi var mı merak ettim şimdi?" Jisung hızlıca yanına oturdu. Bende telefonumu çıkarıp Minho'nun Instagrama attığı resimleri gösterdim.

Feci karizmatik gönderilerinin arasında çıkan komik efektli fotoğraflar bütün ciddiyetimizi bozsa da Jisung'un sanırım ilgisini çekmişti.

"Changbin haberin olsun bi tane de senin için var."

"Ne?"

"Kanka çocuk en önden bilet almış vip koltuklardan... sen yanındaki çocukla flörtleşmişsin falan çok üzülmüş ne kadar şerefsizsin. Yüzüne bile bakmamışsın." Chan konuşurken biraz abartsa da Changbin'in yüz ifadesi endişeli gibiydi. Birisini -özellikle hayranını- üzmek sanırım hiç istemediği bir şeydi.

"Ciddi misin? Yapmamışımdır öyle şey."

"Yapmışsın valla..." Dramatik Chan resmen şanssız bizleri sevindirecekti.

"Instagramı falan var mı düzeltmeliyim. Çok kötü hissettim şu an..." Ben ciddi kalmaya çalışarak seungmin'in kullanıcı adını verdim. İkisi telefonları ile ilgilenirken biz Chan ile gülmemek için uğraşıyorduk.

"Her neyse... Siz ne yapacaksınız herkes sizi konuşuyor." Changbin boğazını temizleyerek telefonu kenara koydu. Jisung'da telefonu bıraksın diye dürtse de Jisung onu pek takmıyor gibiydi.

"Şirket açıklama yapmamı istiyor ama ne demeliyim bilmiyorum. Doğru düzgün bir açıklama hazırlayınca konuşurum."

"Peki sen bilirsin chan."

Çalan telefonum ile müsade isteyerek kalktım ve biraz uzaklaştım.

"Lan Felix nerdesin Minho'nun yüzüne pat diye kapatmışsın endişelendik. Yani Minho iki dakika içinde bı hallere girdi mal mal telefon ekranına bakıyor bozuldu. Neyse sen neredesin?"

"Chan ile apar topar evine geldik. Bütün üyeler burada..." Son kısmı sessizce söylerken Hyunjin'in öksürük sesini duydum.

"Hepsi mi?"

"Evet..."

"Ya git ne halin varsa gör merak falan etmiyorum of yeto cidden." Abartan Hyunjin yüzüme kapatmak için hazırlanırken telefonu Jeongin almıştı sanırım.

"İyisin değil mi? Seni Hyunjin ile gelip alabiliriz."

"Bang Chan ile konuşup haber veririm sağol in-ah." Ne olur ne olmaz ona da danışmalıydım. Arama sonlanırken geri kalktığım yere oturdum.

–Jae

42, chanlix. ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin