eleven

1.3K 190 54
                                    

leefelix - chrisbang Instagram konuşması

felix:
bir hafta geçti ortalarda da yoksun
benim yüzümden değil mi
cok özür dilerim chris
mesajlara da bakmiyorsun hiç
belki de istemediğin icindir ama
bilmiyorum iyisin değil mi?
[İletildi, Çarşamba 18.45]

Felix:
Chris programa çıkmadın bugün
sorun var sanırım
kötü hissediyorum tanrım...
[İletildi, Perşembe 13.13]

Felix:
Aptal şirket aptal aptal
hiçbir şey söylemiyor ortalarda da yoksunuz meraktan çıldıracağım
belki kızarsın kendimi suçladığım için ama gerçekten benim yüzümden
bundan sonra konuşmasak bile iyi olduğun sürece sorun yok...
[İletildi, Cuma 12.32]

Chan:
Evinin önündeyim
dışarı gel lix

Felix:
TANRIM İYİSİN
ve hayır

Chan:
Evin önündeyim felix

Felix:
Aynı hatayı tekrar yapamam Chris

Chan:
hata değil tanrı aşkına
seninle görüşen benim isteyende benim
bunun sonuçları ne olacaksa da kabullendim yapma bunu

Felix:
Benimle buluştun ve yakalandık arkadaşça veya değil kimse bunu anlamaz senin kariyerini düşüncesiz hareketlerim yüzünden harcayamam tamam mı

Chan:
Felix benim hayranlarım anlayacaktır hadi gel aşağı

Felix:
Yapamam biliyorsun

Chan:
Madem birisinin göreceğinden endişeleniyorsun kapıyı aç o zaman

Felix:
Ya yine birisi görürse

Chan:
Felix
Biz yasak ilişki yaşamıyoruz

Felix:
YA NE BİLEYİM KORKUYORUM DALGA GEÇME
GEL AÇIYORUM KAPIYI OFF

Chan:
sonunda ağaç olmuştum

×××

"Kahve ister misin?" Bang Chan evimin koltuğunda otururken sorduğum soruya kafa salladı. Evimi incelemekle meşguldü.

"Annenle yaşamıyor muydun?"

"Ah, hayır sadece annem çok sık evime gelir."

"Anladım." Ardından oturduğu koltuktan kalktı ve duvardaki aile resimlerimizi incelemeye başladı.

"Bakıyorum ama rahatsız olmuyorsun değil mi?"

"İstediğini yapabilirsin." Omuz silktikten sonra hazırladığım kahveyi bardaklara koydum. Bardakları odanın ortasında duran sehpaya koyduktan sonra hemen yanına geçip fotoğraflara baktım bende.

"Bu resimler Avusturalya'da yaşadığımız zamandan, kalanlar Kore'ye geldiğimizde çekildi."

"Çok tatlısın, çillerin çok güzel. Neden sevmiyorsun hiçbir zaman anlamayacağım."

"Bilmem leke gibi durduğu için sanırım, hoşuma gitmiyor."

"Gitmeli, her biri eşi benzeri olmayan yıldızları andırıyor." Ben söylediği şeyle ona doğru döndüm, aramızdaki kısa mesafeyi kapattı. Parmakları hafifçe çillerimin üzerinde gezindi. Heyecandan düşüp bayılsam yeriydi.

"Özür dilerim kendimi kaptırdım." Ne yaptığını fark ederek ellerini hemen çekti. Keşke çekmeseydi diye bağıran beynimi susturmaya çalıştım.

"Önemli değil, kahveler soğuyor." Benim yanıma koltuğa oturdu, kahvesinden bir yudum alırken oturma odasına koyduğum raflarda duran albümlerine gözü takıldı. Yüzünde minik bir tebessüm oluşurken bende gülümsedim. Müziği seviyordum, özellikle chris ve grubunun müziğini.

"Bundan sonra kendini suçlama, sen benimle görüşmekten mutluysan sorun yok anlıyorsun değil mi?"

"Evet ama kariye–"

"Felix bari sen yapma, biliyorsun ünlüyüz diye bir hayatımız yokmuş gibi davranıyor herkes. Özel hayatım var, arkadaşlarım var..."

"Ne bileyim Chris kendimi kaptırırım da kariyerini batırırsam ne olacak?"

"Seninle görüştüğüm için kariyerime ne olabilir ki?"

"Bilmem, şirketinizin ve sektörün aptal işleyiş şekli." Gülerek kafasını eğdi, haklı sayılırdım.

Telefonu gülüşmelerimizi böldü, o telefonu yanıtlarken oturduğu yerden kalktı. Ben onu izlerken benim de telefonum çaldı tesadüf olamayacak kadar tuhaftı.

Onun gibi bende telefona cevap verdim.

"Minho ne oldu?"

"Felix! Tanrım yine mi chrisle yakalandınız?"

"Ne– ne diyorsun?"

"Birisi Chan'ı senin evine girerken çekmiş."

"Hassiktir ciddi olamazsın?" Panikle Chris'e döndüğümde o da bana bakarak telefonu kapatıyordu.

"Tamam tamam sonra arayacağım!" Telefonu kapatıp cebime sıkıştırdım.

"Gidelim." Bileğimi kavrayan eli çıkışa doğru sürükledi beni.

"Nereye?" Gelirken taktığı beresini ve güneş gözlüğünü yüzüne geçirirken askılıkta duran şapkamı da benim başıma bıraktı.

"Bilmiyorum, belki benim evime?"

"Ne?"

"Birisi açık adres vermiş, burada durursan başın ağrıyacak. Bu sefer de ben özür dilerim."

"Önemli değil, gidelim o zaman hemen gelirler mi ki?"

"Gelmişlerdir bile..." Apartmana çıkıp önce kontrol etti, merdivenlere yönelirken bu sefer ben onu durdurdum.

"Yangın merdiveni var onu kullanalım, böylece direkt evin önüne çıkmamış oluruz."

Kafa saklayarak beni onayladı. Yangın merdiveninin kapısını ittirip girdik, hızlıca merdivenleriden indik. Derin bir nefes alarak kapıyı açmaya hazırlandım. Umduğum şey burada kimsenin olmamasıydı.

Ama umduğum gibi olmadı, birkaç muhabir evin arkasında bile vardı. Bang Chan hızlı bileğimi kavrayıp dikkat çekmemeye çalışarak birkaç adım attı.

"Bang Chan?" Muhabirin sesiyle birkaç küfür mırıldanıp tuttuğu bileğimle koşmaya başladı bende onun kadar hızlı koşmaya çalıştım.

Sinirlerim bozularak güldüğümde o da aptal durumumuz ile güldü.

"Gerçekten muhabir tarafından kovalanacağımızı düşünmezdim!"

"Ne güzel işte deneyim bunlar hep."

Söylediği şeye gülerken beni ara sokağa çekti. Birkaç farklı sokaktan geçtik. En sonunda bunun sonsuza kadar süreceğini düşünmüş olsa gerek bulduğu çıkmaz sokağa girip beni duvara yasladı. Ne olduğunu anlayamadan üzerime doğru eğildi. Sıcak nefesi yüzüme vururken istemsizce ellerim göğsüne tutundu. Elim hemen kalbinin üzerindeydi ve en az benimki kadar hızlı atıyordu.

"Özür dilerim..." Fısıltı gibi çıkan sesini duysam da gözlerinin içine bakmaya devam ettim. Bir süre aynı pozisyonda kalmaya devam ettik. Muhabirler çoktan gitmişti belki de ama dalmış gibi bana bakmaya devam etti.

"Chris." Ona seslenmem ile sanki kendine geldi ve geri çekildi. Çekilmek zorundaydı, ondan etkileniyordum ve bunu ona yapamazdım. Tam anlamıyla ideal tipim olduğu için miydi yoksa hayranı olmam mı beni etkiliyordu bilmiyorum ama başından beri iç sesimi susturmak çok zordu.

–Jae

42, chanlix. ✓Where stories live. Discover now