Bölüm 9

223 23 25
                                    

Aras'ın söylediği şarkı; Kaan boşnak-Bırakma kendini. Medyaya koydum.
*****

Aras anlamadan bana bakarken ben dolu gözlerle konuştum.
"Onu hemen bulun! Hemen!" dedim ve telefonu kapattım. Masanın üzerinde ki çantamı aldım ve bir açıklama yapmadan koşarak dışarı çıktım. Gözümden bir damla yaş süzüldü.

Ben eve nasıl gideceğim? Arabam da yok! Allah kahretsin ya! Niye hep böyle anlarda arabam yanımda olmuyor? Taksiyi nereden bulacağım ben şimdi? Hayır ya! Hayır...

Defne lütfen iyi ol... Lütfen...

Ne yapacağımı bilmeden koşmaya başladım. Çarptığım birisi yere düştü ama bunu umursamadan koşmaya devam ettim. Elimde ki telefon çalınca koşmayı bıraktım ve kimin aradığına bakmadan telefonu açtım.

"Ne var?" dedim öfke ve çaresizlik içinde. "Beste neredesin?" dedi Atlas. Aceleyle konuşuyordu. Nefes nefese etrafıma baktım. Restorandan biraz uzaklaşmıştım. "Atlas Defne'yi bulun! Neredeler onlar?" dedim aceleyle.

Koşmaya devam ediyordum. Nereye koştuğumu bilmeden koşuyordum. Sadece ama sadece koşuyordum. Nereye gittiğimi, onların nerede olduğunu bilmeden koşuyordum.

"Akın şu an onu araştırıyor. Asıl sen neredesin? Araba ile gitmedin, nasıl geleceksin?" dedi Atlas, telefonun öteki ucundan. Gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Ama hemen geri durdurdum. Şu an benim ağlıyor olmam hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Sadece nefesimi boşuna harcayacak. Şu an yapmam gereken şey, güçlü kalıp kardeşimin yerini bulmak.

"Bilmiyorum! Allah kahretsin ki bilmiyorum!" dedim bağırarak. Etrafımda ki insanlar bana bakıyordu. Koşmayı bırakmıştım. "Atlas o kıza birşey olursa..." dedim ve sustum. Kelimeler boğazımı yaktı.

Elimin tersini alnıma koydum ve derin nefesler alarak Sakinleşmeye çalıştım. Ama olmadı. Zaten bu durumda nasıl sakin olabilirim ki? Benim hayatımda ki en değerli insan şu an ne durumda olduğunu bile bilmediğim bir halde. Elimden de bir bok gelmiyor...

Bir abla daha fazla ne kadar çaresiz olabilir ki?

"Sakin ol, birşey olmayacak." dedi Atlas beni sakinleştirmek istercesine. Başımı göremeyeceğini bildiğim halde iki yana salladım. Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Ya olursa? O zaman ben ne yapacağım?"

Birisi beni kolumdan tutup çekince telefon elimden kayıp düştü. Kolumu tutan kişiye baktığımda bu kişinin Aras olduğunu gördüm. Şu an tam sırasıydı! Cidden tam sırasıydı!

"Hiç sırası değil!" dedim dişlerimin arasında. Kolumu çekerek ondan kurtardım ve yere eğilip telefonumu aldım. "Ne oluyor?" dedi Aras. Hem öfkeli, hemde meraklı görünüyordu.

Şu an elbette ondan yardım istemeyeceğim. O benim düşmanım. Arkadaşım veya güvendiğim birisi değil. O benim düşmanım.

Ona cevap vermeden telefonu kulağıma götürdüm. "Alo?" dedi Atlas telefonun diğer ucundan.

"Buldunuz mu?" dedim öfkeden titreyen sesim ile.

"Akın bakıyor işte! Bulacağız! Senin hemen eve gelmen gerekiyor." dedi Atlas.

"Neredesiniz?" dedim aceleyle.

"Sende."

Cevap vermeden telefonu kapattım. Bana meraklı gözlerle bakan Aras'a baktım. "Tekrar soruyorum, ne oluyor?" dediğinde sabırla derin bir nefes aldım. Sakinleşmek için gözlerimi sıkıca kapattım. Olmadı. Yine sakinleşmedim. İşe yaramadı. Yaramayacak. Şu an hiçbir halt beni sakinleştiremez.

"Beste ne oluyor?" dedi Aras.
"Defne'yi kaçırmışlar!" diye bağırdım. Aras kaşlarını çatarak bana baktı.
"Şimdi izninle, kardeşimin yanına gitmem gerekiyor!"

İntikam (+18)Where stories live. Discover now