Yirmi İkinci Bölüm

523 31 6
                                    

Multimedya: Yavuz'un Çiftliği


Yolculuk genel olarak sessiz geçti. Ara sıra sohbet ettik, Yavuz biraz neşelenmem için elinden geleni yapıyordu. Bora bile kendimi iyi hissetmem için bu kadar uğraşmamıştı.

Bir saat kadar sonra çiftliğe vardığımızda biraz daha sakinleşmiştim. Yavuz, arabayı park edip arabadan çıktı ve benim kapımı açtı.

"Teşekkür ederim," dedim ve arabasından çıktım. Biraz ileride duran, beyaz renkli çiftlik evine bakıp "Dışarıdan çok güzel görünüyor," dedim. "Verandası da mı var?"

"Evet," dedi Yavuz, gülümseyerek ve elimi tuttu. "Hadi, gel benimle. Evin içini daha çok beğeneceksin."

Eve doğru ilerledik ve merdivenlerinden çıkıp verandasında durduk. Oturma alanını görünce "İçeri girmeyelim şimdi," dedim. "Burada oturalım biraz."

"Üşümez misin?"

Başımı iki yana salladım. "Hava ılık, üşümem. Hem biraz nefes almaya ihtiyacım var. Lütfen."

"Peki, nasıl istersen."

Yan yana oturduk. Uçsuz bucaksız yeşilliğe bakıp derin bir nefes aldım. Artık akşam olduğu için cırcır böcekleri ötmeye başlamıştı. Hava, ılık ılık esiyordu. Günlerin yorgunluğu şimdi iyice çökmüştü omuzlarıma. Kendimi o kadar uzun süredir kasıyor, o kadar uzun süredir kendimi gergin hissediyordum ki bunların beni ne kadar yıprattığının farkına varamamıştım.

"Burası çok güzel," diye mırıldandım, etrafa bakmaya devam ederek. "Çok huzur verici. Çok sessiz. Sanki dünyanın geri kalanı yaşamayı durdurmuş gibi... Muhteşem bir yer."

"Öyledir. Sık sık gelirim o yüzden buraya." Evi işaret etti. "Annem erken uyumuş olmalı, evin ışıkları kapalı."

"Ah, annen! Annen burada yaşıyordu öyle değil mi? Ben onu tamamen unutmuşum."

"Kafan dolu, çok normal."

"Beni burada görürse rahatsız olabilir..."

"Sorun değil Meva. Rahat ol. Bir sorun çıkmaz. Ayrıca onunla tanışmanda da kötü bir şey yok, seninle tanışmaktan memnun olacaktır eminim."

İç çektim. "Hiçbir fırsatı kaçırmıyorsun bakıyorum da."

Hafifçe gülümsedi. "Sana ilgi duyduğum için beni suçlayamazsın. Bora'nın sana bunu yaptığına inanmıyorum hala. Ben seninle evli olsaydım seni elimde tutabilmek için canımı dişime takardım. Seni çok severdim."

"Sevmek," diye mırıldandım, hüzünle. "Gerçekten de sever miydin beni? Yoksa laf olsun diye mi söylüyorsun bunu?"

"Seni tabii ki de severdim, şimdi bile seni seviyorum Meva."

Başımı öne eğdim. "Beni doğru düzgün tanımıyorsun bile."

"Sevmek için senin bütün geçmişini öğrenmem, seni yıllardır tanımam gerekmiyor. Sana baktığımda güçlü, zeki, başarılı, duygusal, nazik ve saygı duymayı bilen bir kadın görüyorum. Sende gördüklerim, seni sevmeme yetiyor."

Burnumun direği sızladı. "Bunu içinden gelerek mi söylüyorsun Yavuz?"

"Yemin ederim, doğruyu söylüyorum. Bunun için doğru zaman değil, bunun farkındayım, hassas bir dönemdesin ama hislerimi gizlemek için fazla yaşlıyım." Uzanıp elini yanağımın üstüne koydu ve başparmağıyla gözyaşlarımı sildi. "Ağlama," diye fısıldadı. "Senin ağladığını görmeye dayanamıyorum."

Sonra da beni öptü.

Çok yumuşak hatta ürkek bir öpücüktü bu. Sanki benden izin ister gibiydi. Gözlerimi kapattım, elimi onun omuzunun üstüne koydum ve bu sefer öpücüğüne karşılık verdim. Bana gösterdiği şefkate ihtiyacım vardı. Ben de bundan beslendim.

İntikamın Adı; MevaWhere stories live. Discover now