42

3.2K 295 56
                                    

Yorgun geçen bir çalışma gününün ardından evime gelmiş araştırmalık bir şeyler hazırlıyordum. Üst üste çalan zille mutfaktan çıkıp kapıya doğru adımladım. Büyük ihtimalle Sema teyza yine bana yemek getirmişti. Son iki haftadır olduğu gibi.

"Sema teyze kaç hafta oldu bana yemek yapmak zorunda değ-"

Kapıyı açtığımda karşımda beklediğim kişiyi göremedim. Cümlem tamamlanamadan yarıda kesildi. Kapı kolundaki elim güçsüzce yanıma düştü.

Yeşilleriyle göz göze geldim.

Bir ay olmuştu. Karşımdaydı. Uzayan ve iyice kıvırcıklaşan kumral saçlarında gezdi gözlerim istemsizce. Zayıflayan bedeninde, çöken gözlerinde, kirli sakalında...

Kapıyı kapatmak için bir girişimde bulunmayınca aradaki boşluktan içeri girdi. Şimdi sırtım ona dönüktü ama ben tekrar gözlerine bakmak istemiyordum. Yutkundum. Kalbimin onu görünce bu kadar hızlanması haksızlıktı.

Gerçekten dediği kadar gurursuzdum.

Kapıyı kapattım. Arkamı döndüğümde zaten bana bakan gözleriyle karşılaştım. Bakışları yüzümde dolaştı.  Birbirimizi izlerken zaman geçti, zaman geçtikçe boğazımdaki yumru büyüyormuş gibi hissettim.

İçeri ilerledim, peşimden geldi. Koltuğun ucuna oturduğumda birkaç saniye sonra koltuğun diğer ucu da çöktü. Aramızda çok mesafe vardı şimdi. Bana çok gelen bir mesafe.

"Çok üzmüşüm seni."

Kendi kendine mırıldandı bakışları bendeyken. Dalmıştı.

Üzülmüştüm. Üzülmüştüm ama daha bu duyguyu tam anlamıyla yaşayamadan öfkeme yenik düşmüştüm. Onu da kırmıştım.

"Bir şey söyle Göknil. Bağır, kız ne yaparsan kabulüm."

Bakışlarım onu buldu. Bedeni öne eğilmiş ve kollarını dizlerine yaslamıştı. Bir eli ensesini buldu.

"Yeterki bana öyle bakma, dayanamıyorum."

Sesi bir fısıltı gibi çıktı ama acıyı iliklerime kadar hissettim. Kirpiklerimi kırpıştırdım ve akmaya hazır gözyaşlarımı engelledim.

Nasıl baktığımı bilmiyordum. Sormadım. Bacaklarımı koltukta kendime çektim ve çenemi dizlerime yasladım. Ona dönüktüm. Bedenini doğrulttu, arkasına yaslandı. Ben onu izliyordum o karşıya bakıyordu.

"Senin için bir önemi var mı bilmiyorum ama yine de anlatacağım."

Yutkundu. Bakışları bej rengi duvarda gezindi. Bana bakmadı.

"Bizim kafe arkadaşlarla kaçış yerimizdi. Neredeyse her gün uğrardık."

Bizim kafe.

"Yine öyle bir gündü. Her zamanki gibi sipariş verecekken seni farkettim. Yeni çalışmaya başlamıştın."

"Her geldiğimizde seni görüyor hep senden sipariş istiyordum artık. Hiç birinde bana bakmıyordun, tüm odağın işindeydi normal olarak. Bunu biliyordum ama yine de içim içimi kemiriyordu. Hakkım olmayarak beni farketmeni istiyordum."

"Saçma sapan şeyler yapıyordum geldiğimde. Verdiğim siparişi üçüncü defa değiştiriyor, bilerek kahve adlarını yanlış okuyordum. Hatta bir keresinde o kadar abartmıştım ki bana kısa bir an gülümsemiştin. "

Dudakları kıvrıldı. Gamzelerini göremeyeceğim kadar kısa bir andı bu.

"Sen ilgimi farketmiyordun ama arkadaşlarım anlamıştı, o da anlamıştı."

barista||textingWhere stories live. Discover now