Berkay: Bugün ikiniz de işe gelmediniz
Berkay: Bir şey mi oldu
Eylül: Göknil evden ayrıldı bugün de eşyalarını alacak yanında olmak istedim
Berkay: Neden
Eylül: Ailevi birkaç mevzu işte bildiğin şeyler
Berkay: O teyzesinin kocası mı her ne haltsa bir şey mi dedi yine
Eylül: Yani..
Eylül: Berkay kendisi anlatmak isterse söylesin olur mu
Berkay: Siktirtmesin belasını hani doğru düzgün davranıyordu bu adam
Eylül: Küfür etme
Berkay: Afedersin
Berkay: Sen iyi misin?
Eylül: İyiyim
Eylül: Neden sordun
Berkay: Hiç öylesine
Berkay: O geceden sonra baş ağrısı falan oldu mu
Eylül: Oldu biraz ama geçti
Berkay: Geçti.
Berkay: Anladım
Eylül: Hıhım sorun yok
Berkay: Sana gelmemde bir sakınca var mı Göknil'i görmüş olurum
Eylül: Ne sakınca olacak Berkay saçmalama
Berkay: Doğru ne olacak
Eylül: Tabi canım
Berkay: İyi o zaman geleyim ben
Eylül: Tamam bekliyorum
Eylül: Bekliyoruz yani
#
"İyiyim diyorum ya Berkay, gerçekten"
Bana hâlâ şüpheli bakışlar atarken daha fazla dayanamayıp yanından kalktım. Eylül'ü kolundan tutup kalktığım yere çekiştirerken ben odadan çıktım. Bir saattir Engin'in ağzını yüzünü nasıl dağıtacağını anlatıyor bense değmeyeceğini söylüyordum. Kendini yormasına bile gerek yoktu.
Odama geçip telefonumla uğraşmaya başladım. Boş boş reels izlerken bildirim çubuğuna Göktuğ'un adı düştü.
Göktuğ: Aşağı gelir misin?
Kaşlarım çatılırken hızla yatağımdan kalktım ve odamdaki pencereye adımladım. Perdeyi aralarken gözüm aşağıda telefonuna bakan Göktuğ'u buldu.
Odamdaki ince siyah hırkamı sırtıma geçirip dışarı çıktım. Gelen kapı sesiyle bakışları beni buldu. Birkaç adımda yanına ulaşıp karşısında durdum. Üzerinde kapşonlusu vardı bu sefer. İyi gözüküyordu, solgun yüzünden eser yoktu şimdi. Ben öylece onu izlerken aramızdaki bir adımlık mesafeyi de kapattı. Beni kollarının arasına alırken başımı göğsüne yasladı. Şaşkınlığımı atlatıp çok vakit kaybetmeden iki yanımda asılı duran kollarımı beline doladım. Eğildiği için burnum boynuna temas ediyordu. Kokusunu bu kadar yakından duyarken gözlerimi kapattım.
"Hasta hasta neden buraya kadar geldin?" Sorumla benden ayrıldı ama geri gitmedi. Güneş kumral saçlarına vururken rengi şimdi sarıya çalıyordu.
"Seni merak ettim."
Kalbimin atışları hızlandı yine. Ama bakışlarımı yeşillerinden de çekemiyordum. İstemsizce dudaklarım kıvrıldı. Gözleri gülümsememde oyalandı. Konuşma ihtiyacı hissettim ama kelimeler zihnimde öylece dolaşıyor anlamlı bir cümle bile oluşturamıyorlardı.
YOU ARE READING
barista||texting
Short Story|ARA VERİLDİ| -Ben Göktuğ -Ama siz kahveme neden Göttuğ yazdınız? 23.07.2022