23

4.7K 301 26
                                    

Eylül

"Eylül sen alkol mü aldın?"

İki tane Emre vardı. Hangisine cevap vereceğimi şaşırırken şaşkınlıkla bir sağdakine bir soldakine bakıyordum.

"Emre niye iki tanesin?"

Emre'nin kaşları çatılırken ben daha fazla ayakta duramayacaktım. Yana doğru sendeledim. Belimdeki elleri sıklaştı. 

"Oturalım ge-"

Cümlesi yarıda kaldı. Omuzlarındaki ellerim düşerken dizimin altında ve belimde hissettiğim baskıyla havaya kalktım.

"Ay uçuyorum." derken küçük bir çığlık kaçtı dudaklarımdan.

"Aynen uçuyorsun."

Duyduğum sesle başımı kaldırmaya  çalıştım ama kendimde o gücü bulamadım. Üzerime bir ağırlık çökmüştü resmen. Burnuma dolan kokuyla gözlerimi  kırpıştırırken anlamaya çalışıyordum. Berkay'ın kokusuydu ama o burada yoktu. Öyle miydi?

"Berkay" diye mırıldandım mayışmış  sesimle.

"Benim güzelim."

O hızlı adımlarla ilerlerken daha fazla dayanamayıp başımı göğsüne yasladım. Soğuk hava tenime çarptığında biraz daha Berkay'a sokuldum. Yanağım ve dudağımın bir kısmı boynuna değiyordu. Yutkundu.

Arabayı  açmak için beni indirdi. Bir elini belime dolarken boşta kalan eliyle kapıyı açtı. Beni tekrar kucakladı ve koltuğa yerleştirdi. Ardından kapımı kapatıp yana geçti. Arabayı çalıştırmadan bana döndü. Bakışları yüzümde gezindi. Kendi kafasında ölçtü tarttı.

"Neye bakıyon lan kurabiye var simit var!"

Biranda yükselmemle bakışlarındaki ifade dondu. Dudakları şaşkınlıkla açılırken ben kendimi tutamayıp kahkaha attım.

Yerimdi.

Tövbeydi.

"Berkoşum bakıyorsun bir saattir ondan şey ettim." Anladım der gibi başını salladı. Ama ben susar mıydım? Susmazdım.

"Biliyor musun Berkoş ben yürüyebiliyorum. "

Ben yine gülerken o sadece kaşlarını çattı ve la havle der gibi önüne döndü.

"Biliyorum."

"Niye uçuruyorsun o zaman?"

Tekrar güldüm.

"Sen uçmuşsun zaten." Çatık kaşlar sabır çeken bakışlar... Bu çocuk hep mi sinirliydi yoksa bu halleri bana mı özeldi?

"Kaşlarını bu kadar çatma. Erkenden yaşlanırsın kimse almaz seni."

Daha da çatık kaşlarla baktı. Dayanamayıp elimi yüzüne uzattım. Kaşlarını eski haline getirdim. Ellerim biraz daha aşağıda kirli sakallarında asılı kaldı. Baş parmağımı iyileşmek üzere olan elmacık kemiğinde gezdirdim usulca. Bir hafta kadar önce kavgaya karışmıştı ve yumruk yediği yerde hafif morluklar hâlâ duruyordu.

"Canın acıyor mu?" Diye mırıldandım.

"Geçti. "

Nefesi yüzüme vururken ona ne kadar yaklaştığımı şuan farkediyordum. Bakışlarımı yanağından çekip gözlerine çıkardım. Aramızda bir karış kadar mesafe vardı. Duyduğum zil sesiyle geri çekildim ve hemen ortamızda duran telefona baktım. Gamze arıyordu. Kendisiyle birkaç kez denk gelmiştik ama hiç hoşlandığım söylenemezdi. Berkay'ı gördüğü yerde yapışırdı. Gıcıktı.

Hiçbir şey söylemeden önüme döndüm. Berkaysa telefonu açmadı. Elbisemin eteğiyle uğraşırken arabanın çalışmasını bekledim.

Çalışmadı. Çenemde hissettiğim baskıyla başımı kaldırdım.

"Niye yüzün düştü?"

Omuz silktim. Aklıma bir sürü saçma şey gelmişti yine. Bunları benim düşünmemem gerekiyordu ama dilimin ucundakiler benden habersiz çoktan dışarı çıktılar.

"Benim yüzümden gelmek zorunda kaldın şimdi. Sen dön arkadaşlarının yanına ben Göknille dönerim eve."

Birkaç saniye durdu ve mal mal yüzüme baktı. "Gelmek istediğim için geldim." dedi ardından.

"Yok yok dön sen şimdi bekletme Gamze'yi. Kırk kere aramıştır çoktan. "

"Ne saçmalıyorsun Eylül?"

"Benim yanıma gelmek zorunda hissetmene gerek yok diyorum Berkay. Bana acımana da gerek yok. Annem babam burada değil diye bir şey olmuyor bana."

Kaşlarını çattı. Çenemi elinden kurtarıp camdan tarafa döndüm.

"Sana böyle mi hissettiriyorum gerçekten?"

Cevap vermedim. İyi anlaştığımız zamanlar olurdu ama çoğu zaman bana soğuk yapar uzak dururdu. Terslerdi. Yüzüme bakmazdı. Bu zamana kadar bunu önemsemiyorum sanardım ama şuan farkediyordum ki deli gibi üzülüyordum. Gözlerim doldu. Bakışlarını yüzümden çekmedi. Her zerresinde gezdirdi.

"Bunu sana düşündürdüğüm için özür  dilerim."

"Biliyorum bazen bok gibi davranıyorum çekilmez oluyorum ama yemin ederim sana acıdığımdan yanında degilim. Sana değer verdiğim için yanındayım. Şuan seni görmek istediğim için burdayım."

"Gerçekten mi?" dedim ağlamamak için burnumu çekerken. Alkol duygusallaştırıyordu sanırım. Evet öyleydi.

"Gerçekten." Dudakları yana kıvrıldı.

Bende gülümseyip başımı koltuğa  yasladım. Biraz sonra arabayı çalıştırdı. Gözlerim kapanırken mırıldandım.

"Geçti."

#

Oruc nasil gidiyoo? Nasilsiniz???

Öbtüm<3

barista||textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin