35

3.7K 279 49
                                    

medya; tam aklimdaki gibi degil ama bir fikir olussun diye..

"Oğlum güya Göknil'in doğum gününe geldik kızı toplasan iki dakika gördüğümüz yok."

Doğum günü biraz dağılmış çoğu arkadaşım evlerine giderken masada birkaç kişi kalmıştı.

"Göknil'i görüp napıcan lan?" Göktuğ, Akay'a ters ters bakarken aralarındaki sohbete dahil olmayıp morali bozuk olan Badesu'nun yanına oturdum.

"Neyin var?" Badesu beni farkettiğinde kızarık gözlerini bana çevirdi. O ve sevgilisi Barlas aynı zamanda Göktuğ'un arkadaşıydı. Okulda birkaç defa görmüştüm ama burada tanışmıştık. Kıvırcık saçları, kahverengi gözleri ve buğday teniyle çok tatlı bir kızdı.

"Barlasla tartıştık."

Dolu gözlerinden yaşlar akmaya başladığında daha fazla durmayıp kollarımı etrafina sardım. Sakinleşmesi için elim sırtında dolaşıyordu. Eylül de bizi farkedip Badesu'nun diğer tarafina oturdu ve o da sarıldı. Bade bu halimize gülerken biraz sonra geri çekildik.

"Aşkım sen niye ağlıyorsun ki ağlaması gereken birisi varsa o da Barlas. Şimdi kendini topla ve onu yaptığına nasıl pişman edeceğini düşün." Eylül art arda kelimleri sıralarken başımı sallayarak onayladım.

"Hatalı taraf ben değilim ve buna rağmen gönlümü almak için yanıma bile gelmiyor."

"Eninde sonunda pişman olacak. Bu yüzden gözyaşlarımızı siliyoruz ve hiçbir şey olmamış gibi takılıyoruz ki kudursun."

"Siz cok fenasınız." Akay ayıplar bakışlarını üzerimizde gezdirdiğinde ne var der gibi omuz silkip kendi aramızda dedikodu yapmaya başlamıştık. Çok geçmeden Barlas gelmiş ve Bade'nin elinden tutarak dışarı çıkarmıştı.

"Göknil biraz gelir misin?"

Oturduğum koltuğun önünde dikilen Göktuğ'un dedikleriyle ayaklandım. Berkay ve Eylül de kalkıp bir köşeye geçtiğinde masada tek kalan Akay söyleniyordu.

"Gidin amına koyayım ben kimim zaten takılırım tek başıma."

Ona gülüp ilerleyen Göktuğ'un peşine takıldım. Kafenin arkasındaki küçük bahçeye çıktık. Soğuk havayla üşürken elbisenin açık bıraktığı kollarımı birbirine doladım.

"Üşüdün mü?"

"Biraz."

Üzerindeki siyah sweati çıkardı. O tişörtüyle kalırken ben itiraz edemeden başımdan geçirdi. Kollarımı giyip üzerimi düzelttim. Siyah bedenime yapışık elbisemin üzerinde o kadar da kötü durmuyordu. Sweate sinen kokusu burnuma doldu.

"Beni böyle alıştırırsan sweatlerini çalarım haberin olsun."

Güldü.

"Alabilirsin."

Başımı salladım. Aramızda sessizlik oluşurken Göktuğ gözlerime ben de onun dışında her yere bakıyordum. Çenemden tutup yere eğik başımı kaldırdı. Göz göze gelmemizi sağladıktan sonra çenemdeki elini indirdi. Elini siyah pantolonunun cebine attı ve çıkardığı kutuyu açtı. Eline aldığı zincire baktım. Gümüş zincirin ucunda bir tane gezegen vardı ve onun yörügesinde küçük bir gezegen daha. Çok güzeldi..

"Takabilir miyim?" Başımı salladım. Arkama geçtiğinde saçlarımı bir omzumda topladım. Kolyenin soğukluğu tenimi buldu. İstemsizce elimi üzerine attım. Geri çekilmeden önce saçlarıma bir öpücük kondurdu ve tekrar karşıma geçti. Kolyeme bakıp gülümsedim.

"Göknil."

Bakışlarımı kolyemden çekip ona çevirdim. Bir eli yine ensesini bulmuştu. Dalgalı tutamları biraz daha uzamış alnına dökülmüştü.

"Ne zaman ne ara oldu bilmiyorum. Öylesine bir anda girdin hayatıma. Önce anlam veremedim. İtiraf edemedim. Sana kapıldığımı, yörüngene çoktan girdiğimi anlamadım. Sürekli aklıma gelmen normal değildi. Okulda sürekli seni görmek için koridora çıkmam, gittiğin yerlere belki seni görürüm diyerek gitmem normal değildi. Ben istemeden senin olduğun her yerdeydim."

"Şimdi de yanında, solunda olmak istiyorum."

Başını bana eğmiş gözlerime bakarak anlatıyordu ve ben gözlerimi ondan çekemiyordum. Ne kadar geçtiğini bilmediğim dakikaların sonunda "Yanımda ve solumda olmanı bende isterim." diyerek fısıldadım.

Sesim kısıktı ama beni duymuştu. Söylediğim şeyin farkındaydım. Onunla olmak istiyordum. Elini iki yanağıma yaslandığında başını eğdi ve yanağıma derin bir öpücük bıraktı. Ardından diger yanağıma ve çeneme. Duraksadı ama geri çekilmedi. Bakışları dudaklarıma düştüğünde gözlerime baktı. Başımı hafifçe salladım, dudakları bu sefer dudaklarımı buldu. Yumuşak dudakları dudaklarımda usulca gezinirken ben de dudaklarımı kıpırdattım ve karşılık vermeye başladım. Öpüşü yavaştı. Yavaştı ve can alıcıydı. Kalbimin atış hızı normali çoktan aşmıştı ama bundan hiç şikayetçi değildim.

Benden ayrıldı. Bu an çok kısa sürerken dudakları tekrar dudaklarımı buldu ve kısa bir öpücük daha bırakıp geri çekildi.

Parmaklarım dudaklarını bulurken bulaşan rujumu temizledim. İşim bittiğinde geri çekildim ve şaşkın bakışlarla bana bakan Göktuğla kaşlarımı çattım. Yeni farketmiş gibi dudakları aralandı.

"Oha! Biz öpüştük. "

#

size catur cutur opusme yazmam gerekiyor derken soft kiss soku

bu arada kaos yazacak misin vs diyenler icin birkac bolumumuz kaldi

optum<3

barista||textingOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz