Soğuk

52 10 7
                                    

Hani bazı anlar olur ya hayatınızda. Bakarsınız bi aynaya. "Kimim ben?" dersiniz. Yenildiğinizi hissedersiniz ve en kötüsü artık savaşmaktan yorulmuşsunuzdur. En korktuğum şey gerçek oldu. Demiştim ya size "Ben yorulmaktan korkuyorum" diye yoruldum. Yavaş yavaş kayboluyorum. İnsanlar üzülmesin diye çabalarken ben kendimi kaybettim. Ağlamadım kimsenin yanında üzülmem sandılar. Ağladım görsünler beni, görsünler üzüldüğümü diye en çok insanların ortasında ağladım. O zaman da dikkat etmediler ağlayan bir kıza. Ben herkesi teselli ederken kim teselli edecekti beni?

Hayattan bağlantımı koparmıştım son birkaç gündür. Arkadaşlarımdan bile koparmıştım kendimi. Tek yaptığım kitap okumak olmuştu. Beni birtek onlar anlayabilirdi. Kitaplar.

Çalan telefonum düşüncelerimi bölerken arayanın Deniz olduğunu gördüm. Ne kadar istemesemde telefonu açtım. O okuldaydı. Ben okula gitmek istemiyordum bu yüzden okulda yanlız kalmaması için onu Toprağa emanet etmiştim. Sabah birlikte okula gidiyor akşam birlikte dönüyolardı. Evde zaten ben olduğumdan yanlız olmuyordu.

"Gece okula gelmen lazım korkuyorum."

"Ne? Neden? Toprak yada Dolunay yok mu?"

"Dolunay bugün okula gelmemiş. Toprağın ise ailesi hastalandı. Gece lütfen gel korkuyorum."

"Tamam hemen geliyorum. Deniz kalabalık yerlerde dur tamam mı?"

"Tamam. Lütfen acele et." Telofonu kapattım hazırlanıp hemen çıktım. Gitmem yaklaşık 10 dakika sürdü. Aşırı gerilmiştim. Bana nasıl haber vermezlerdi? Dolunay madem gelmeyecekti neden söylemedi? Okula girdiğimde herkes hızla koştuğum için bana baktı. Hemen sınıfa gittim. Karşımda Denizi Toprağı ve Dolunayı görünce çığlığı bastım.

"Ya siz salak mısınız? Az daha kaza yapıyodum! Ödüm koptu!"

"Ben sana dedim yaparsak kızar diye!" Dolunay Toprağa bağırdığında ne oldu der gibi Denize baktım. Bilmiyorum işareti verince Toprağın sesi duyuldu.

"Özledim oğlum Geceyi kız gelmiyor bi türlü! İçine kapandı artık gelsin dedim."

"Ne demek özledim lan! Ben SEVGİLİSİ olarak birşey demiyorum ki diyemem de zaten. Sen hangi hakla karışıyosun peki kıza!"

"Yeter!" Bağıran bu sefer Denizdi. Toprak ve Dolunay birkaç saniye duraksadı. Ardından Toprak sinirli bir bakış atıp çıktı. Birkaç dakika sadece birbirimize baktık.

"Boşverin şimdi onu bunu madem beni buraya kadar getirdiniz bari yemek yiyelim." Dolunay sırıtırken Deniz kıkırdadı. Birlikte kantine indik. Kantinde adının Erkin olduğunu yeni öğrendiğim çocuk vardı. Hani beni sürekli dikizleyen. Ben içeri girer girmez bana baktı. Bir masaya oturduğumuzda çocuğun gözü bizim üstümüzdeydi. Yemekleri almak için Dolunay masadan kalktı. Çocuk bize bakmayı sürdürürken dayanamayıp ayaklandım.

"Neden sürekli bana bakıyorsun?" Deniz yanıma geldi tam beni yerime oturtucakken çocuğu tanımış olmalı ki kaşları çatıldı. Dolunay yanımıza geldi.

"Ne oluyor?"

"Bu çocuk 3 gündür falan Geceyi izliyo. Bir açıklama yapacaktı şimdi bize." Erkin Denizin dökülbakalım mesajını almıştı. Sırtını dikleştirdi. Sırıtmaya başladı.

"Hoşlanamazmıyım? Hem tapulu malınızmı o sizin? A eğer öyleyse kaça satarsınız?" Dolunay tam hareketlenmiştiki yüzüne bir tokat yapıştırdım.

"Ne diyorsun lan sen?! Ben kimsenin malı falan değilim! Sen kimsinde bana sahip olucaksın hıyar?!" Dolunay afallamış gibi bana baktı. Omuz silktim.

"Bir daha ne Geceyi ne Denizi nede buradan bir kızı rahatsız etme! Anladın mı beni?!"

"Niye sen mı rahatsız ediceksin?" diyip pis pis sırıttı Erkin denen pislik. Onun sırıtışı Dolunay yada Toprak gibi komik bir pislik değildi ama. Çocuk gören herkesin iğreneceği bir şekilde sırıtıyordu. Dolunay cevap vermek yerine suratına yumruk attı. En iyi cevap zaten bu olmuştu.

Ardından yemekleri alıp bahçeye çıktık. Tenefüs boyu Deniz bizi sakinleştirmeye çalıştı. Biz zaten sakindik neden yaptı anlamadım ama olsun. Zil çalınca Dolunaydan ayrılıp sınıfa geçtik. Sınıf koridorundan birkaç kişinin tedirgin bir şekilde ayrıldığını görünce anladım. Yine biri ölmüştü. Artık alışıyordu ruhumuz kayıplara. Sınıfa sırf ölen kişinin kim olduğunu görmek için gittik. İçeri girdiğimde kendimi boşlukta hissettim. Deniz bayıldı ancak benim onu tutabilecek bir gücüm yoktu. Bu çok caniceydi. Bu sefer hıncını biri kurbandan çıkartmış gibiydi. Erkin. Yerde kanlar içinde mahvolmuş bir şekilde yatıyordu. Korkarak telefonuma baktım

Bilinmeyen numara
Daha önce de demiştim
SENİ KİMSE RAHATSIZ EDEMEZ
Artık cezasını çekti

Kalbime bir hançer saplanmış gibi hissettim. Arkamda bir el hissedince irkildim. Topraktı Denizi kucaklamış bana gitmemiz gerektiğini söylüyordu. Kafamı salladım. Zaten başka yapıcak hiç birşey yoktu. Yorgundum. Yıpranmıştım. Başım zonkluyordu. Gözüm bulanıklaşıyordu. Beraber onların sınıfına gittik. Zaten hocalar bizim koridordakileri sakinleştirmeye çalışıyordu. Sınıfta çok öğrenci de yoktu. İçeri girdiğimizde Dolunay hemen yanımıza koştu.

"GECE! Ne oldu size?!" Sınıftaki herkes bize dönmüştü. Dolunay Toprağa yarım etti. Denizi bir koltuğa oturttular.

"Toprak ne oluyo?"

"Biri daha ölmüş ama bu sefer kimsenin sınıftan çıkmasını istemiyorlar çünkü..."

"Çünkü biri Erkinin kafasını koparmış üstüne gözlerini oymuş bedeninde ise en az 11 bıçak izi vardı." Sınıftakiler şok olmuşlardı. Dolunay ve birkaç kişinin ağzından ağır küfürler duydum. Ne zaman bitecek bunlar? Neler oluyo? Artık kurtulmamıza az mı kaldı yoksa daha yeni mi başlıyoruz? Peki ya ben? Ben bitmiştim ama ya o bitmemişse? Katil sadece birkaç kişinin hayatını değil yüzlerce kişinin ruhunu da öldürüyor her kurbanında. Yavaş yavaş soğuğa sürükleniyoruz. Ceketinizi uzatır mısınız?

Gecenin Ta KendisiWhere stories live. Discover now