11- YANAN SON DAL

52 9 11
                                    

Bölüm Şarkısı: Mavi- Deniyorum (şu şarkı mükemmel bir şey ya umarım şu lanet tiktoğa felan düşmez)

-Bu bölümü bu kitabın ilk okuyucusu olarak yaşamımdaki güzel saniyelere, dakikalara dahil olan kişiye ithafen yazmak istiyorum.
Bu güzel insanın AleynaUslu467 hesabından SİPER ve diğer güzel kitaplarını okuyup hayatınıza güzel dakikalar ekleyebilirsiniz.

. . .

Neredeydin anne? Kızın ölürken neredeydin? Kızının kolu kesilirken, tecavüz edilirken, kızının gençliği biterken neredeydin?

Kızın aşık oldu, bak yine yoksun. Gitmeseydin o gün? Neden gittin ki? Neden bindin o arabaya?

Abimle beraber terk ettiniz beni. En çok ihtiyaç duyduğum anlarda yoksunuz. Neden yoksunuz? Abi bak küçük aslancık büyüdü ve aşık oldu. Sen neredesin?

Hani bir küçücük aslancık vardı. Çöllerde koşar oynardı. Abisi onu çok severdi. Şimdi sen yanımda olmadan beni nasıl seveceksin abi?

Peki ya sen anne? Tecavüz edilirken bir çok kez seslendim sana. Soğuk depolarda reglken bekletildiğimde sayıkladım ismini. O zamanlarda da yoktun ki, şimdi nasıl olacaksın?

Saçma nedenlerin mahkumuydum ben. Saçma nedenlerle sevmemişti babam beni. Saçma nedenlerle büyümüştü bahaneler ve beni yok etmişti.

Attığım bütün çığlıklar şahidim olsun ki sizin olmadığınız her anda işkencelerden daha çok yandı kalbim.

Derin bir nefes aldım ve karşımdaki resime tekrar baktım. Elimde tuttuğum resim aslında benim her şeyimdi. Kenarları yıpranmış, geçmişimin tek güzel hatırasıydı. Annem, abim ve benim olduğum bir fotoğraftı. Çok güzeldik. Babama rağmen.

Öylece fotoğrafa bakarken telefonum çaldı. Bulut arıyordu. O günden sonra yüzüme dahi bakmamıştı. Yapacağım bir şey yoktu. Bana karşı bir şeyler hissettiğinin farkındaydım.

"Efendim?" dedim istifimi bozmadan.
"Biraz konuşmaya vaktin var mı?" sesi kısık çıkmıştı. Derin bir nefes aldım. Kalbim bedenime fazla geliyordu sanki.
"Geliyorum." dedim ve kendimi tuttum. Kelimleri yüzüne haykırmamak için kendimi tuttum.
"Her zamanki yere mi?" göz yaşı süzülmüştü yanağına belki de. Sesinden anlaşılıyordu.
"Aynı yere." telefonu kapattım yüzüne.

Fotoğrafı tekrar elime aldım. Bir sigara daha yaktım. Bir sigara daha. Bir daha. Bir kez daha. Geçmişimin her dakikası için birer tane daha. Yetmiyordu. Daha fazla ihtiyaç duyuyordum sigaraya. Kolumu daha çok çürüttüğünün farkındaydım. Beni her saniye daha çok öldürdüğünün farkındaydım. Yanıyordu kalbim. Hem geçmişim için hem aşkım için her seferinde biraz daha yanıyordu kalbim. Göğüs kafesinde her saniye biraz daha azalıyordu sesi. Biraz daha bitiyordu nefeslerim. Biraz daha sıkışıyordu göğüs kafesim. Biraz daha kaybediyordum kendimi, benliğimi.

Tuna da sevmezdi ki beni. Bu haldeyken kim severdi ki zaten. Hoşlananlar, bana aşık olduğunu sananlar görüyorlar mıydı boşluğumu. Gözümdeki o büyük çukuru. Görebiliyorlar mıydı? Beni anlayabiliyorlar mıydı? Söylesene, Bulut! Söylesene sen gördün mü sanki?
Sen söyle, Gökhan! Sen görseydin boşluğu gider miydin benden? İhanet eder miydin? Göçüp gider miydin kalbimden?

Sen, Gökhan. Gökhan beni burada tek başıma bırakıp gider miydin? Kalbimin köşelerindeki boş karanlıklarla bir başıma bırakır mıydın? Görseydin yapar mıydın?

Yaktığım bu dallar bir gün son bulacaktı. Hepsi teker teker sönmüş bir kül mezarlığına dönecekti ve o mezarlar benim ölen çocukluğumun yattığı yer olacaktı. Ruhumda ölen çocukluğum yavaş yavaş o küllerin içine gömülecekti ve ben yavaş yavaş yok olup gidecektim. Yanan son dal bittiğinde ben de bu dünyadan gidecektim.

GEÇMİŞİN SÖNÜK MUMLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin