7- HER KALP BİRAZ ACIR

54 11 24
                                    

Bölüm Şarkısı- R.E.M- Losing My Religon

. . .

"Her kalp biraz acır. Her aşk bir gün biter veya her el bir gün ayrılır Gökhan. Biz dostuz biliyorsun. Biz ayrılmayalım hiç. Sen bari bırakma beni. Olur mu?" büyük bir heyecanla söylemişti bu sözleri.

Hayır Gizem, biz dost değiliz. Ben sana aşığım gör bunu artık. Gör artık çünkü çok yoruldum.

Ve yine hayır, Gizem çünkü her kalp biraz acımaz. Bazı kalpler çok acır. Sevdiğin kızın seni dost olarak gördüğünü anlatan sözcükler harf harf kalbine işlediğinde daha çok acır...

. . .

Tuna Dolunay'dan

Her şey bir kaç saniye içinde olmuştu. Gizem aşağı indikten bir kaç dakika sonra.

Yirmili yaşlarda genç bir kızın vurulması, ışıkların sönmesi ve sergideki taşların birden çalınması. Adamlar namlumun hedefindeydi ancak cesaret edememiştim. Kaç yıllık askeri hayatımda birisini etkisiz hâle getirememiştim bile. Gizem bana çok kızacaktı ancak henüz birini yaralamak için hazır değildim. Gözüm dönmediği sürece.

Adamlar bunu fırsat bilip kaçınca serginin altını üstüne getirdim ve en sonunda Gizem'i buldum. Ancak tek bir sorun vardı, kanlar içindeyken bulmuştum. Yaşaması belki an meselesiydi. Çok kan kaybetmişti. Gizem'i o hâlde görünce öylece kalakaldım. Nefes alış verişim düzensizleşti. Ne olmuştu da bu kadar yara almıştı?

Hızlıca yanına koştum ancak baygındı. Hayır, bir şeyler mırıldanıyordu.
Onu biraz sarsmamla kendine geldi.
Gözlerini açınca mavileri, açık kahvelerimle buluştu.

Bir eli kanlar içinde diğer eli karnındaki kesikteydi. Sağ ayağının etrafı kan gölüne dönmüştü ve boğazından aşağıya doğru kanlar akıyordu. Her zaman giyindiği siyah renk bugün biraz kırmızıydı.

Elim istemsizce karnının üstündeki elini tuttu.
"Gizem." nefes nefeseydim çünkü Gizem'i bulmak için her yeri aramıştım.

Baygındı. Gözleri ara sıra kapanıyor, başını dik tutamıyordu. Dudaklarını sebepsizce yukarı kıvrıldı. Bu tebessümü çok hoştu.

"Noldu ben yokken?"
"Çocukluğumda mı?" hayır, Gizem. Her anında. Her saniyende neler oldu ben yokken. Hangi pisliğin içinden çekip çıkaramadım seni?

Gözleri kapanıyordu ancak açık tutmaya çalışıyordu. "Gizem!" diye kızdım hafiften. Bu durumda nefesini daha fazla yormasını istemiyordum.
"Gizem değil Müdürüm." diye düzeltti beni.
"Bu durumda bile hâlâ nasıl espri yapabiliyorsun?" hiç vurulmamıştım, hiç yaralanmamıştım. Canım yanıyordu ona her baktığımda. Gözlerindeki boşluğu her gördüğümde.

"Bir şey soracağım, Tuna. Ama dürüst cevap vereceğiz." dedi gözünü açık tutabildiği son saniyelerdi belki. Başımla onaylayıp, "Sor." dedim.

Yutkunmaya çalıştı ancak bu hareketiyle boğazından daha çok kan aktı.
"Aşık olduğun kız kim?" sorusuyla donakaldım. Yutkundum sertçe.

"Selin..." dedim. Bu sözümle birlikte birden bilinci kapandı ve tamamen bayıldı. Arkamda bir ses işittim.

"Çekil!" diye bağırıp beni kenara itti. Bu kişi Sinan'dı. "Ne yaptın lan! Sahip çıkamadın mı?" büyük bir sinirle bağırıyordu yüzüme karşı.

GEÇMİŞİN SÖNÜK MUMLARIWhere stories live. Discover now