4- MAVİLER ve KAHVERENGİLER

76 13 44
                                    

Bölüm Şarkısı: Mavi Gri- Ölümle Yaşam Arasında

. . .

"Gizem, yapma. Bunu bana yapma, terk etme beni..." ağlıyordu. Kahve gözleri kıpkırmızı olmuştu.
"Özür dilerim, Tuna. Gitmek zorundayım. Senin için sevgilim. Senin için Tuna. Özür dilerim seni canımdan çok sevdiğim için..."
Gördüğüm rüya yüzünden terlemiştim ve saçlarım alnıma yapışmıştı. Etrafa korku dolu gözlerle bakıyordum ve kalbim çok hızlıydı.

. . .💔

Sevmemeliydim. Seversem felaket olurdu, seversem yaralanırdık ve seversem ölürdüm.
Seversem yaralardım ve seversem biterdik.
Sevmemeliydim. Sevmemeliydim çünkü ben sevmeyi bilmezdim. Seversem acıtırdım ve seversem kanardı.
Sevmemeliydim. Seversem kor ateşlerde yanardık ve kurtulamazdık. İyiliği için sevmemeliydim.

Bir şeyler oluyordu ve buna engel olamıyordum. Kalbim bir anda depdeli atarken ben bunu yavaşlatamıyordum. Neler oluyordu bilmiyordum ama bu şeyin canımı çok acıtacağını sezmiştim.

Önce bekledim bir süre. Sonra düştü aklıma gamzeleri ve kahve gözleri. Kahve gözleri çevreleyen o sarı hareleri. Zaman karşıtı yavaş yavaş süzülen kahve saç telleri.

Hayır dedim içimden. Gizem yapma. Yapma ki yaralanmayın. Yapma ki mutlu kalın.

Evet dedi bu kez kalbim. Tat bu duyguyu. Acıtsada bırakma. Engel düşsede önüne devam et sevmeye. Sev ki çözülsün kalbin. Sev ki dolsun boşluk. Sev ki mutlu ol. Sev ki yaşamaya devam et. Seversen belki iyileşir kolun...

Hayır dedim bu kez içimden. 7 yıldır dikiş bile tutmayan yara bir duyguyla nasıl kapansın? Belki iyileşmeyecek ve daha çok acıyacak. Belki de bu kez beni gerçekten huzura kavuşturacak...

Bekle dedi kalbim. Sadece bekle. Bekle ve sev. Seversen unutursun geçmişini. Teker teker sönen mumları. Seversen unutursun çocukluğunu, vücudundaki morlukları. Seversen unutursun depoları ve duvarları. Seversen unutursun tavana asılan halatları...

Bir anda haykırdım. "Sevmeyeceğim!" dedim kendi kendime. Odamdaydım ve kapı kilitliydi. "Hayır... Hayır..." odanın içinde telaşla dolanıyordum. "Bir kez daha acıtma kalbim. İzin verme lütfen..."

. . .

Antrenman için aşağı inmiştim ki orada Tuna ve Selin'i antrenman yaparken gördüm. Ekibi sırasıyla Tuna'yı eğitmeleri için görevlendirmiştim ve Selin de görevini yerine getiriyordu. Sessizce gidip bir köşeye oturdum ve gözlemledim.

Terden alına yapışan saçlar, öğrenme hırsıyla bakan gözler, çevik hareketler...

Sonra bir şey oldu ve Tuna, Selin'i yere serip üstüne çıktı. Bir süre bakıştıktan sonra Tuna yavaşca Selin'e doğru eğildi ve dudakları gerçekten yakındı. Benim burada olduğumu ve daha da önemlisi kalbimin içine düşen kor alevleri görmüyorlar mıydı?

"Hop hop hop. Ben buradayım!" dedim gizlendiğim köşeden çıkarak. İkisi de üstünü başını düzeltip bir telaşa kapıldılar. "P-pardon müdürüm." dedi Selin korkarak. Neyin telaşıydı bu anlamamıştım. İnsanlar birbirlerini sevebilirdi ve hatta daha da ileri gidilebilirdi. Ekibim de benim kızmadığımı biliyordu ancak Selin neden böyle yapmıştı bir anda?

"Tamam ya bir şey demedim. Korkmayın." birbirlerine baktılar daha da çok telaşe kapılarak.
"B-bugünlük yeter Tuna. Daha sonra devam ederiz." dedi Selin ve ikisi de yanımdan ayrıldılar.

GEÇMİŞİN SÖNÜK MUMLARIWhere stories live. Discover now