Ölüme yakın

12 1 0
                                    


Gecenin sertliği sabahları dayanılmaz oluyordu. Çok yorgun hissediyordum. Yerçekimi beni yatağa öyle bir sabitlemişti ki parmağımı bile kıpırdatamıyordum. Güneş, ışığını tüm haşmetiyle odanın içine dolduruyordu. Janset'in ne halde olduğunu bilmiyordum. Arkam ona dönüktü, gözümün önünde sadece dün gecenin starı olan elbise vardı. Gardırobun kapağına asılı elbisenin yakasında ki taşlar güneş ışığında parlıyorlardı. Benimki de birkaç güne hazır olacaktı. Merak içimi kapladı. Kadının söyledikleri aklımı doldurdu. Bu işte bir tuhaflık vardı ama elbiseye olan isteğim görmezden gelinecek seviyede değildi. Nasıl bir şey olacaktı acaba?

"Mükemmel." Zihnimde çınlayan ses kadife gibi yumuşaktı.

"Bence de."

Duraksadım. Bir an sonra kafamı hızla arkaya çevirdim. Janset ışıl ışıl parlayan gözleri ve gülümseyen kocaman ağzıyla yatakta doğrulmuştu. Gözleri bana çevrildi.

"Seni korkuttum mu?"

"Hayır, hayır biraz önce uyandım bende." Üzerimden bu mükemmel zamanlamanın verdiği şaşkınlığı atmak için ben de yatakta doğruldum.

"Gün ışığında da bir başka güzel görünüyor değil mi?" gözleri tekrar elbiseye çevrildi.

"Aynen öyle."

"Giyeceğim günü sabırsızlıkla bekliyorum." Kıkırdayarak yataktan kalkmaya yeltendi ama acıyla kalakaldı.

"Ah! İnanamıyorum her yerim ağrıyor."

"Benimde, dünün yorgunluğu üzerimize kabus gibi çökmüş."

"Bu halde bir yere gideceğimi sanmıyorum." Dedi mızmızlanarak.

"Ah, öyle mi madam? Ama buraya yatmaya gelmedik." dudaklarımı sahte bir üzüntüyle büzdüm ve kendimi zorlayarak yataktan kalktım. Beni cezalandıran bacaklarımı yok sayarak kendimi Janset'in üzerine attım ve deli gibi gıdıklamaya başladım. Acıyla sızlandıktan sonra kıkırdamaya daha sonra da kahkaha atmaya başladı.

"Ah! Sinemis tamam dur! Kalkacağım! Yeter! Kolum... Kolumun üzerine oturdun! Sinemis! Kolum kırılmak üzere! Tamam bu kadar yeter!"

Nihayetinde nefes nefese kaldığımızda olduğumuz yere yığıldık.

"Tanrım, çok acımasızsın. En iyi arkadaşlar birbirlerine karşı bu kadar sert olmazlar." Dedi kesik kesik nefes alıp verirken.

Ona cevap vermek için kafamı kaldırdığımda gözüm duvardaki saate ilişti.

"En iyi arkadaşlar aç da kalmak istemezler değil mi?" dedikten sonra hızla ayağa kalkıp üzerimi değiştirirken Janset banyoya geçti, o çıktığında yerini ben doldurdum. Yüzüme çarptığım soğuk suyla kendime gelmeye çalışıp, gözlerimin altında ki morlukları makyajla kapattıktan sonra banyodan çıkmak için kapıyı açtım ve Mete'yle burun buruna geldim.

"Günaydınlar efendim." reverans yaparak beni karşıladı.

Bu ani hareket karşısında korku ve şaşkınlıkla geriye doğru bir adım attım ve onun selamını bitirmesini izledim. Hareketleri o kadar yumuşaktı ki karşımda ortaçağ asilzadesi varmış gibiydi. Selamına, başımı hafifçe öne eğerek karşılık verdim. "Günaydın." ve arkasından o kaçınılmaz soruyu yapıştırdım. "Burada ne işin var?" şimdi ellerim belimdeydi.

"Kontrol için geldim."

Sorgularcasına tek kaşımı havaya kaldırdım. "Anlamadım?"

Yüzünden karanlık bir ifade geçti, ardından "Dün gecenin acısını sabah fazlasıyla hissettim. Se- sizi merak ettim."

SİRİUS KADAR YAKIN...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin