Oyun Başlıyor

23 4 1
                                    


"Bence bilgi yarışması gibi bir şey olacak. Gruplara çeşitli sorular sorulacak ve soruları en çok hangi grup doğru cevap verirse o kazanmış olacak" dedi Janset.

"İyi ama Kerem hoca bilgi, akıl yürütme ve beceri kullanımından söz etti. Bu da bir ihtimal ama bu kadar basit olacağını sanmıyorum." dedim. Diğerleri de beni onayladı.

Görkem" Uygulamalı bir şey olmalı bir çeşit bulmaca gibi" dedi

"Evet olabilir." Dedim. "Oyunların kazı alanında olmasının sebebi muhtemelen budur."

Tigin sızlanarak "Neden oyunların ne tür olacağını söylemedi ki? Her güzel şeyin içinde bir gizem olmak zorun da mı? "

"Tabi ki olmak zorunda yoksa çocuklarımıza anlatacağımız heyecan dolu anılarımız olmaz değil mi?" çaktırmadan Janset'e göz kırptım. Sinsice gülümseyip kıkırdadı.

Yanımıza geldiğinden beri sesini çıkarmayan Mete'ye dönüp "Senin herhangi bir fikrin var mı yeni çocuk?" dediğim anda gözlerini bana öyle kilitledi ki nefes alamadım. Bakışlarının yoğunluğu karşısında eridiğimi ama en çokta yanaklarımın kızardığımı hissediyordum. Aklımdaki soru ise bu çocuğu nereden tanıdığımdı.

Bu süpersonik elektrik akımını, kılıç gibi keskin ses tonuyla Görkem kesti "Sanırım söyleyecek bir şeyi yok. Oyunların nasıl olacağını düşünmekten ziyade kendimizi geliştirmeliyiz. Gidip biraz konuları gözden geçirin ve araştırma yapın. Yarın sabah görüşürüz. İyi hazırlanın." Dedi. Vedalaştıktan sonra beyler yanımızdan ayrılırken Selin'de kütüphaneye gideceğini söyleyip bizden ayrıldı ve Janset'le bizi yalnız bıraktı.

Nereden geldiğini bilmediğimiz çocuğu gözlerimle takip ettim. Görkem ve Tigin'den uzak, onların kaldıkları yurdun arkasına doğru yöneldi. Geniş omuzlarını hafifçe bir yukarı bir aşağı indirerek yürüyordu. Kafası önde, yanından geçen hayran bakışlara aldırış etmiyordu. Ben gözlerimi kısmış onu izlerken Janset dirseğini karnıma geçirdi.

"Ah, acıdı"

"Ondan hoşlandın." dedi cilveli sesiyle.

"Ne? Kimden?" bir yandan karnımı ovuşturuyordum.

"Mete'den tabi ki. Sınıfta ki halini karşıdan görmen lazımdı. Hayran hayran bakışların gözlerimden kaçmadı."

Ne? O kadar belli miydi yani?

"Saçmalıyorsun Janset. Evet hoş biri ama ona karşı bir şey hissetmiyorum. Sınıfta ki halim de... Olayın heyecanına kendimi fazla kaptırdım o kadar" dedim. Ve hızlı adımlarla yurdumuza doğru yürümeye başladım.

Arkamdan bana yetişti "Ben sadece gördüğümü söylüyorum tatlım. Mete fena bir çocuk değil. Hatta tam bir Mısır tanrısı gibi, inanılmaz çekici. Ayrıca birisinden hoşlanman kötü bir şey değil Sinemis."

"Kaç yaşındayım ben 16 mı? Mesele o değil. Ben sadece Görkemi kırmak istemiyorum. Bana olan duygularının farkındayım. O çok nazik ve kibar biri üzülmesini istemiyorum."

"Başkalarını düşünerek yaşayamazsın Sinemis. Eğer böyle düşünmeye devam edersen hayatın acı gerçekleriyle yüzleştiğinde üzülmesini istemediğin insanlar patlamış mısırını almış karşında seni izliyor olacaklar. Bu dediğimi unutma. Oynayan mı olmak istersin yoksa yazan mı?" tek kaşını bilmiş bir tavırla kaldırdı.

Ben ona dik dik bakarken beni yurdun girişine doğru sürükledi. Dedikleri doğruydu ona inanmak istiyordum ve bunu uygulamak istiyordum ama benim için çok zordu. İnsanları üzmek istemiyordum. Geri dönüp hayatıma baktığımda kalbini kırdığım insanları hatırlamak istemiyordum. Yaptığım iyi ve eğlenceli şeylerle anılmak istiyordum. Uğruna çabaladığım şeylerin elimde patlaması beni mahvederdi. Bunun için olabildiğince dikkatli ve iyi niyetli düşünmeye çalışıyordum.

SİRİUS KADAR YAKIN...Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt