Yeni Çocuk

31 3 1
                                    


Bir anda sınıfa şok dalgası yayılmıştı. Birkaç saniyenin ardından inanılmaz bir gürültü koptu, sevinçten çığlık atanlar mı dersiniz hemen yolculuk planları yapmaya başlayanlar mı dersiniz...

Sevinç ile birlikte heyecan benim de vücudumu sarmıştı. Bir arkeoloji öğrencisinin araştırma için Mısır'a gitmesi... Daha 3. sınıf olmamıza rağmen... Onlarca bilgi ve deneyim edinecektik, inanılmaz bir şeydi ve bu bulunmaz bir fırsattı, oyunu kesinlikle biz kazanmalıydık.

Oturduğum sırada arkamı döndüm, Janset'le göz göze gelmiştik. Sırayla Tigin ve Görkem'e göz attım. Evet, ne yapacağımızı biliyorduk. Ama aklıma bir şey takılmıştı. Sınıf zor bela sustuktan sonra ayağa kalkıp "Hocam neden tüm sınıf yerine yalnızca bir grup gidecek?" dedim.

"Bazı yerlere gelebilmek ve orayı hak etmek için çeşitli birikimlere sahip olmak gerekir. Sahip olduğumuz da dahi bunun bizim olduğu anlamına gelmez. Sonunda kazandığımız şey bazılarımıza çok fazla gelebilir. Bazılarımızın ise aslında çoktan bulunması gereken yerdir." Dedi. Kimseden çıt çıkmıyordu. Oyunu doğru oynayıp gerçekten hak eden gidecekti. Oyun olmasının sebebi buydu. Sepetteki elmaların arasındaki çürükler ayıklanacaktı. Böyle olması mantıklı gibi görünüyordu. Tabi gezi gerçekten de buna değecekse...

Kerem hoca sessizlikten faydalanıp "Yarın herkes grupları oluşturulmuş şekilde sabah saat 08:00'da oyun alanında olsun."

Yarın mı? Fazla erkendi. Sınıftan birkaç şikayetçi ses yükseldi ama hoca umursamadı.

Ders bitiminde öğrenciler gruplarını oluşturmak için bir araya gelmişti. Bizim grubumuzda en yakın arkadaşlar olarak ben, Görkem, Tigin ve Janset olacaktı. Antik Mısır'a beraber gidebilirdik, sadece iki kişiye daha ihtiyacımız vardı. Bu kişilerin bilgili, becerikli ve de uyumlu olmaları gerekiyordu, oyunlarda gerçekten yardımcı olmalıydılar.

Janset "Cenk olabilir. Bence asi tavırların altında bir maceracı yatıyor." Dedi ve Tigin'in onaylamayan gözleriyle karşılaştı.

"O çocuktan hoşlanmıyorum." Dedi Tigin dik dik Janset'e bakarken.

"Senin hoşlanmaman gruba giremeyeceği anlamına gelmez. Antik Mısır'dan bahsediyoruz. Grubun menfaatleri daha önemli." Janset gerilmişti. Tigin'le her tartıştıklarında oluşturduğu yüz ifadesini takınmıştı. Omuzlarından göğsüne doğru dökülen sarı saçlarını arkaya atmış, ellerini sırasının üzerinde birleştirmişti. İnatçı bir havası vardı ve tartışmaya başlarlarsa işimizin iyi gitmeyeceğini biliyorduk.

Tigin "O çocuğun sana olan bakışlarından hoşlanmıyorum. O kadar. Sınıfta bulabileceğimiz birçok kişi var. Ama eğer çok istiyorsanız oyunlara bensiz katılabilirsiniz." Son kelimeleri Janset'e bakarak söylemişti. Açık tehdit miydi? Yoksa blöf mü yapıyordu? Süre daralıyordu çoğunluk sayılarını tamamlamıştı ve eğer geç kalırsak grubumuz istemediğimiz kişilerle birlikte oluşacaktı. Janset'in tiz sesiyle atağa geçmesine fırsat vermeden araya girdim.

"Tamam yeter didişmeyi kesin de artık kim kiminle bir bakalım."

Sınıfa doğru döndük, o sırada Aytuğ ayağa kalkıp ortaya "Sanırım tüm gruplar tamam herhangi bir eksiklik yok değil mi?" diye sordu.

"Bizde hala iki kişi eksik" dedim, sinirle Janset ve Tigin'e göz attım. Yerlerine iyice sinmişler, göz deviriyorlardı.

"Hey, yanık buğday seni alan olmadı mı?" diye seslendi Miray.

Kimi kastettiğini görmek için kafamı biraz arkaya çevirmem yetti en arkalarda buğday teni, geniş omuzları, keskin, geniş yüz hatları ve cam gibi parlayan kehribar rengi gözleriyle Mısır firavunlarını andıran bir çocuk oturuyordu. Çok etkileyici bir yüzü vardı şimdiye kadar onu nasıl fark etmediğime şaşırmıştım. Oturduğu sırasında bir kolunu arkaya atmış rahat görünüyordu. Tüm gözler onun üzerinde bir şeyler söylemesini beklerken o, umursamaz bir tavırla omuzlarını silkti. İlginç biriydi ve tuhaf şekilde Kerem hoca da ondan bahsetmemişti. Tavırları ve yüzü, tarif edilemeyen garip bir his uyandırmıştı ben de. Sınıfta onu tek fark eden kişi sanırım Miray'dı. Zaten onun gözünden bir şeyin kaçması da imkansızdı.

Aytuğ tekrar "Gruplara dahil edilmeyen başka biri var mı?" tüm bunların bir an önce bitmesini istiyor gibiydi. O sırada çekingen bir el kalktı, sahibi ise Selin'di. Harika. Kim olduğunu bilmediğimiz yeni gelen esrarengiz çocuk ve arada bir heyecan patlamaları yaşayan ama genel olarak sınıfın fazla ortada görünmeyen kızı Selin grubumuza dahil edilecekti.

Aytuğ "Pekala, Selin ve yeni gelen arkadaşımız... Pardon, adını öğrenebilir miyiz?" diye soru.

"Mete." Dediğinde, sesi tüm sınıfı doldurmuştu. Tok bir ses tonu vardı. Gözlerinin içine baktım. Mete... adını karşılayan bir görünüşe sahipti.

"Tamam, memnun oldum Mete." dedi Aytuğ, gözlerini devirmemek için kendini zor tutuğu belliydi. Sınıfa doğru, "Mete ve Selin, Sinemis'lere dahil olduğunuzda tamamlanıyoruz. Herhangi bir sorun yok değil mi?" kimseden ses çıkmadı. Elimden gelse o anda Janset ve Tigin'i boğabilirdim. Tigin'in saçma kıskançlık krizi yüzünden grubu akıllıca oluşturulamamıştık. Daha iyi iletişimimizin olduğu ve birbirimizi tanıdığımız iki kişiyle anlaşabilirdik. Olan olmuştu ve bundan sonra yapmamız gereken şey yeni arkadaşlarımızla maksimum enerjiyi yakalamaktı.

Miray kendinden emin bir şekilde ayağa kalktı heyecanla ellerini çırparak "Hadi o zaman hazırlıklara başlayalım" dedi. Fazla neşesinin sebebi grubunda sınıfın iyilerinin olmasıydı en önemlisi kıvrak zekasıyla ve kitap kurdu olmasıyla tanınan Aytuğ grubundaydı. Cenk, hanımefendinin uşağı Sibel ve çok fazla samimi olmadığım 2 kişi ile tamamlanıyorlardı.

Biz otururken Mete ve Selin yanımıza geldiler. Tigin Selin'in oturması için Janset'i kendine doğru çekti. Otururken çekingen bir tavırla "Biz de plan yapmaya başlasak iyi olur" dedi, Mete'de başıyla onu onayladı ancak çok ta umurunda görünmüyor gibiydi. Yanımızdaki sıraya yaslanmış, bir bacağını diğerinin üzerine atmış ve kollarını göğsünde birleştirmişti. Pencere yanında oturmama rağmen burnuma güçlü bir koku geldi. Ona doğru baktım. Güzel kokuyordu. Kendine has, özel bir kokuydu. Şaşırmıştım. Diğerleri etkilenmişe benzemiyordu. Belki de hararetli bir beyin fırtınası yaptıkları içindi. Onların hararetli hallerinden yararlanarak gözlerimi kısıp karşımda duran yeni çocuğu inceledim. Beni ona doğru iten farklı bir enerjisi vardı. Ayrıca vücudu düşündüğümden daha uzun ve yapılıydı. Karnında ki kaslar tişörtünün altı-

Janset'in omuzumu dürtmesiyle yerimden sıçradım. "Hey, düşüncelerini kendin yerine bizimle paylaşsan" tek kaşı havada söylediği cümlenin asıl anlamı 'ağzının suyunu sil'di. Yüzüm kızararak yerime iyice sindim. "Farklı bir şey düşünmüyorum, aklım biraz karışık o kadar." Mete'ye kaçamak bir bakış attım. Gözlerini kısmış, dudağının kenarı hafifçe yukarı çıkmıştı. Utançtan orada daha fazla bulunamayacaktım bu yüzden biraz da heyecanla ayağa kalkıp "Evet, son olarak neye karar verdik? Hadi bunları dışarda konuşalım" dedim ve kitaplarımı toplayıp yol vermesi için Görkem'e döndüm. Kaşları şaşkınlıkla yukarı kalkarken, önde ilerlemem için yol verdi ve hızlı adımlarla sınıftan çıktım.

Diğerleri arkamdan okul bahçesine çıktığında onlara dönüp son bir kaç dakikadır üzerine tartıştıkları soruyu yineledim "Pekala, oyunların nasıl olacağı hakkında bilgisi olan var mı?"


Merhaba, bölüm hakkında ne hissediyorsun? Düşüncelerini paylaşmayı unutma 😉

Yakında tekrar görüşmek üzere..  

SİRİUS KADAR YAKIN...Where stories live. Discover now