Veda...

21 1 0
                                    


İşte yeniden evimdeydim. Yemek kokularıyla beraber taze bahar kokusu yeniden burnuma doldu. Eve ne kadar üzgün gelirsem geleyim bu kokuyu duyunca neşem her zaman yerine gelirdi. Yine aynı neşe ve enerjiyle etrafıma bakındım. Salona da annemin özenle baktığı menekşeleri, pencerenin önünde, her zamanki yerlerindeydi. Satın almak için babamla birlikte annemi ikna edebilmek adına yapmadığımız şirinlik, söylemediğimiz söz bırakmadığımız ve sonunda kavuştuğumuz deri süet karışımı inanılmaz rahat koltuklar, babamın eve iyi enerji veren dekoratif doğal taşları... Hepsi yerindeydi. Ama tek bir şey dikkatimi çekmişti. Annemin, çocukluğumdan bu yana çekildiğim fotoğraflarımı astığı duvarda, çerçevelettiği fotoğraflarımın sayısı çoğalmıştı ve salonun hemen hemen her köşesinden bana bakıyorlardı. Kaşlarımı çatarak neden olduğunu anlamaya çalışırken annemin "Tatlım, sen eşyalarını odana götür, bende o sırada yemeği hazırlayayım." sözleriyle düşüncelerimden sıyrıldım. Odamın kapısını açtığımda şaşırmamıştım. Her şey yerli yerindeydi. Annem ben ayrıldıktan sonra sadece temizlemek için odama girdiğini söylerdi, tüm eşyaların aynı yerde olmasından da bunu anlıyordum. Beyazın ve ışıltılı led lambaların hakim olduğu odama özlemle göz attım. Yatağımın üzerinde duran ve çocukluğumdan beri yanımdan bir an olsun ayırmadığım peluş ayımı elime aldım ve ona sıkıca sarıldım. Yıllar geçmesine rağmen çocuksu alışkanlığımdan vazgeçemiyordum. Küçükken gece yalnız ve korumasız hissettiğimde ayıcığıma sarılıyordum. Şimdi ise sadece yalnızlığıma sarılıyordum.

Çantamdaki eşyaları dolabıma yerleştirirken annem kapıyı tıklatarak içeri girdi. "Tatlım yemek için seni bekliyoruz"

Yemek enfes kokuyordu. Annem baharatlı mantar sote yapmıştı -yanında tabi ki kabak da vardı- En sevdiğim. İştahla masaya oturdum ve hemen yemeğime başladım. Bugün sinirle masadan kalkıp gittiğim için öğle yemeğini yiyememiştim, gerçekten acıkmıştım. Su içmek için kafamı kaldırdığımla annem ve babam kaşlarını kaldırmış şaşkın bir şekilde bana bakıyorlardı. "Öğünü kaçırmıştım da" demekle yetindim. Annem "Bu bir bakıma hoşuma gitmedi değil, normalde alışık olmadığımız bir görüntü" dedi ve güldü. Gülünce tıpkı meleklere benziyordu. Omuzlarına dökülen siyah saçları, beyaz teniyle mükemmel bir tezatlıktaydı. Bu haliyle daha genç ve dinamik görünüyordu. Saçını kulağının arkasına attığında aradaki beyaz tellere gözlerim ilişti. Simsiyah saçlarının arasında ki beyaz yıllar annemin bilgeliğini ve sert duruşunu daha çok ortaya çıkarıyordu.

Ona gülümsedim ve burada olma nedenimi söylemek üzere derin bir nefes alıp söze başladım. "Baba, sana telefonda da bahsettiğim gibi burada olma nedenim buradan kısa bir süre uzaklaşacağım için sizinle vedalaşmak." Annemde babamda donuk gözlerle bana bakıyorlardı. Yüzlerinden hiçbir şeyi okuyamıyordum. Yutkundum. "Okulda bir gezi düzenlendi. Mısır'a. Bunun için de bir yarışma yapıldı. Yarışmayı kazanan Antik Mısır'a gidecekti ve o takım biz olduk." dedim. Babam düz bir sesle "Neden burada olduğunu biliyoruz Sinemis" dedi. Ona şaşkın gözlerle baktım. "Kerem hoca arayıp durumu ayrıntısıyla anlattı" dedi bir önce ki cümlesini düzeltmek ister gibi. Tabi ya Kerem hocanın oyundan sonra yaptığı açıklama geldi aklıma '... Aileleriniz durumdan haberdar edilecek...'

"Haklısın bundan bahsetmişti" dedim utanarak başımı öne eğdim. Karşı gelmesini bekliyordum ama babam "Zamanı gelmişti zaten" diye mırıldandı. Afallayarak ona baktım tam ağzımı açmıştım ki annem ağlayarak "Sinemis" dedi ve sandalyesinden kalkıp sarılmak için üzerime eğildi. Ne olduğunu anlayamamıştım. Şaşkın gözlerle babama bakıyordum yüzünden bir hüzün dalgası geçti. Daha sonra hemen ifadesiz yüzü tekrar geri geldi annem omzumda ağlıyor babamsa hiçbir şey söylemeden öylece oturuyordu. Annemi hafifçe itip "Anne, bu sadece bir gezi, yaklaşık iki hafta kalacağız ve tekrar geri döneceğim" dedim.

SİRİUS KADAR YAKIN...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin