Geliş

15 0 0
                                    


Uçaktan inerken yoğun sıcaklık yüzümü yaladı. Güneş tepede parlarken derin bir nefes aldım ve gözlerim kamaşmış halde etrafıma bakındım. Mısır... Birden evimde gibi hissettim. Ait olduğum yerde. O gizemli özlem duygusu tekrar bedenimi sardı ve beni yakmaya başladı. Beni asıl yakanın gözyaşlarım olduğunu anladığımda, birer damla yaş düştü yanaklarıma. Janset ve Selin koluma girdi. "Sinemis, iyi misin?" Janset'in endişeli sesi kulaklarıma doldu. Kendime gelmeye çalışarak "Evet, iyiyim. Havadan olsa gerek bir de heyecan tabi ki" zoraki bir şekilde gülümsedim. Selin araya girince Janset üstelemedi.

"Çığlık atmamak için kendimi zor tutuyorum. Böyle olman gayet normal bence, şuna bakın." Kahire' de gökyüzü öğle vaktine hazırlanıyordu. Altın sarısı güneş tüm çıplaklığıyla şehrin üzerinde yükseliyordu. Sıcak hava şimdiden bunaltmaya başlamıştı. Mısır bir çöller ülkesiydi ve iki haftayı nasıl geçirebileceğimiz düştü aklıma, birden hiçbir şeyi umursamayarak, bu sıcaklığı çekemeyeceğimi düşünüp geri dönmek istedim. Sıcaktan hoşlanmıyordum. Terminale girdik, oradan oraya koşuşturan insanlar, ağlayan çocuklar, kahkaha sesleri, duyuru yapan görevlinin anonsu... Birden ne yapacağımı bilemedim. İçimde dur durak bilmeden yükselen duygu ve boğazımda ki düğümle iyice allak bullak oldum o anda Kerem hocanın "Pasaportlarınızı hazırlayın çocuklar. Birbirinizden uzaklaşmayın, sıraya girin. Sinemis, arkama geç." Sözleriyle kaçınılmaz olanı yaptım ve hocanın arkasındaki yerimi aldım. Görevli Zeynep hocanın pasaportunu kontrol ettikten sonra sıra Kerem hocaya geldi görevli kontrolünü yaparken ensemde hissettiğim hafif bir esintiyle baharat ve odunsu koku burnuma doldu. Kafamı arkama çevirdiğimde iri vücuduyla dibimde duran yanık tenle karşılaştım. Boş bakan gözlerini aşağıya sallamış bakıyordu. Ona sorgucu gözlerle bakarken, sıkkın bir şekilde omuzlarını silkti ve kafasıyla pasaport kontrolü yapan görevliyi işaret etti "Sıkıcı" dedi.

"Ülkesine başıboş insanların girmesini istemez değil mi?"

Alaycı gözleriyle dik dik baktı. Gerilmişti ama aynı zamanda keyifli bir havası vardı. "Bizler başıboş değiliz, Sinemis." Dedi adımı söyledikten sonra alt dudağını ağzının içine aldı, diliyle ıslatıp geri çıkarttı. Ona bakakalmışken görevli "Sıradaki!" diye seslendi.

Nihayet pasaportumu incelerken sorduğu birkaç soruya cevap verdim, aksaklık çıkmadan işlemi bitirdim ve bagaj bekleme bölümüne geçtim. Hepimiz bavullarımızı aldıktan sonra çıkışa yönelirken Kerem hoca yakınlarını karşılamak için toplanan kalabalığın içindeki orta boylu ve yirmili yaşlarının sonlarında olan bir adama doğru yönlendirdi bizi.

"Bir transferimiz var çocuklar otele bizi o götürecek."

Adamın yanına vardığımızda bizi samimiyetle karşıladı. Adının Ahmed ve otel görevlisi olduğunu açıkladıktan sonra görevli, hemen çıkışa park edilmiş, siyah bir Volkswagen Caravelle'nin kapısını açtı. Hepimiz hemen içeri doluştuk. Aracın serin olması hepimize büyük bir 'oh' çektirdi. Otele doğru yol alırken şehrin antik yapılarının, modernlikle bütünleşen muhteşem uyumu görülmeye değerdi. İnsanlar büyük bir koşuşturmanın içindeydi. Herkesin bir amacı vardı. Binalar gözümüzün önünden akıp giderken, bir zaman sonra araç durdu ve teker teker aşağı indik. Kat kat yükselen, üstünde kocaman harf tabelalarla, Ramses yazılı büyük bir binanın önünde dikildik. Şoförlüğümüzü yapan görevli aracı park ettikten onunla birlikte otele girdik. Bu sefer klimalarla soğutulan hava tüylerimi ürpertti. Ayaklarımızın altında altın yaldızlı devasa fayanslar uzanıyordu. Duvarlar hiyerogliflerin tasvir edildiği duvar kağıtlarıyla süslenmiş, sınıfın tamamı karşısına geçse havalı bir ayna fotoğrafı çekinebilinecek büyüklükte altın varaklı aynalar ve boyumuzdan – Mete'nin bile- büyük heykeller ve figürlerle süslenmiş giriş ağzımı açık bırakmıştı. Her şey o kadar parlak ve gösterişliydi ki Janset kolumu sıkarak "Burayı hakkettiğimize inanamıyorum" dedi. Kahkaha koyuvermemek için kendimi zor tuttum. Otelin muhteşemliği kadar çalışanları da gayet sıcakkanlılardı. Resepsiyondaki görevli kayıt işlemleriminiz ardından anahtarlarımızı teslim etti ve bell boy odalarımıza kadar bize eşlik etti. Asansöre bindiğimizde görevli odalarımızın yirmi birinci katta olduğunu söyledi. Selin'den büyük bir iç çekiş geldi. Görkem "Manzarası güzel olmalı" dedi sırıtırken. Nihayet asansör durduğunda hepimiz kendimizi koridora attık ve odalarımıza geçtik.

SİRİUS KADAR YAKIN...حيث تعيش القصص. اكتشف الآن