Yolculuk

18 1 0
                                    




Gece gördüğüm kabuslar yüzünden güzel bir uyku çekememiştim. Hala etkisindeydim. Mısır'da bir piramidin önündeydim. Devasa üçgen yapının en tepesinde tüm çevreyi aydınlatan yeşil renkli bir taş vardı. Piramidin girişi ise altın bir varakla süslenmiş, üst tarafında daha önce görmediğim bir harf sistemiyle bir şeyler yazıyordu. Yazıyı okumaya çalıştım ama süsleme öyle görkemli ve parlaktı ki bir ağacın kökleri gibi tüm piramidi sarıyor, gözlerimi ondan alamıyordum. Ben büyük taş yığınına doğru birkaç adım attığımda tepesindeki taş daha da parıldadığını gördüm. Tıpkı bir elmas gibi pürüzsüz ve saftı. İçeri girebilmek için büyük ve karanlık girişe biraz daha yaklaştım, o sırada taşın içine birinin olduğunu gördüm, etrafını saran kristal duvarları parçalayıp dışarı çıkmaya çalışıyordu, ben tam içeri girecekken gökyüzünden gelen büyük bir ateş topu her şeyi bir anda yok etti.

Janset beni dürterek düşüncelerimden sıyırdı. "Kerem hoca geliyor" dedi neşeyle. Hocanın odasının önünde bekliyorduk. Herkes kıpır kıpırdı. Ben sersem bir şekilde gerçekliğe dönerken Mete'nin bana olan bakışını yakaladım. İfadesiz suratını korudu. Ve hemen sonra Hocanın geldiği yöne doğru döndü.

"Hazır mısınız maceracılar?" dedi Kerem hoca odasına girerken.

Selin "Saatleri sayıyoruz, hocam" dedi heyecanla Janset ona kıkırdayarak katıldı.

            Odaya girerken içimi, beni yakan bir heyecan kapladı.

"Pekala, ailelerle ilgili herhangi bir sıkıntı çıkmadı ve yolculuğumuz tam kadro başlayacak." Yüzünü sıcak ve rahatladığını belli eden bir gülümseme kapladı.

"Sabırsızlanıyoruz." Dedi Janset ellerini birbirine kenetlemişti.

"Biraz bekleyeceğiz, oturun lütfen."

"Neden?" diye sordu Janset. Yüzü asılmıştı.

"Yolculuğumuzda, ikonografi dersi hocası Zeynep hanım da bizimle birlikte olacak."

"Ah, öyle mi?" dedim kendi kendime.

"Sadece sizinle gideceğimizi sanıyorduk hocam" Görkem şaşkınlığını gizlemeye çalışıyordu ama ses tonu tam tersini anlatıyordu.

"Bundan size bahsetmemiş olmak benim hatam. Evet, Zeynep hanımda bizimle birlikte olacak ve bize çok yardımı dokunacağına eminim" gözleri Mete'yi buldu. Mete, belki de birkaç milimetre, kafasını aşağı eğdi ama bunu onaylamak için mi yapmıştı ya da sadece gelişi güzel bir hareket miydi karar veremedim.

"Geçen dönem neredeyse Zeynep hocanın dersinden kalıyordum. Aramız çok iyi olmasa da evet, bir kadının her zaman yardımı dokunur hocam" dedi Tigin, biraz keyfi kaçmış gibiydi ama dudağının kenarı yukarı büzülmüş sinsi bir ifadeye Janset'e döndü. Kızcağız kıpkırmızı suratıyla oturduğu sandalyeye iyice gömüştü. Aralarındaki sözsüz flörtleşmeye bende katıldım ve kocaman açtığım kesin şunu anlamına gelen gözlerimle hocayı işaret ettim.

Hoca ise gülümsemesini saklamaya çalışırken durumu dağıtmak için çantasını açtı, pasaportlarımızı çıkardı ve hepimize dağıttı.

Pasaportumu elime aldım, her şey nasıl bu kadar çabuk olmuştu? Nasıl bu kadar çabuk halledilmişti? Çözmek istediğim soru işaretlerine her geçen gün bir o kadarı daha ekleniyordu. Derin bir nefes verdim yorgunluk vücudumu gezdi. Yüzüme düşen perçemlerimi tek elimle arkaya attım. Kerem hocayla göz göze geldik. Gözlerinde heyecan oldukça belirgindi, ona küçük bir gülümseme gönderdim. O sırada odanın kapısı çalındı ve kırklarının başında, sarı saçlı, aydınlık yüzlü, ince ama yuvarlak hatlı bir kadın bavuluyla içeri girdi.

SİRİUS KADAR YAKIN...Where stories live. Discover now