77.Bölüm - Athene noctua

Start from the beginning
                                    

"Olenka, söylediğinde ciddi değilsindir umarım. Seninle geçirdiğimiz o kadar zamandan sonra, nasıl bize bir veda borçlu olmadığını söylersin?" Paulo'nun kibar ve düşünceli sözleri üzerine onu tebrik etmek istedim ama bunu sesli bir şekilde yapamayacağım için takdir dolu bakışlarla ona bakmakla yetindim.

"Athena da söyledi işte, ben hiçbir zaman sizden değildim." Olenka'nın ağlamak üzere olduğunu belirten çatlak sesi, pişmanlık hissimin tekrar alevlenmesine sebep oldu. Bakışlarım tüm konuşma boyunca sessiz kalan İnci'ye döndü. Yüzünde, muhtemelen benimki gibi, epey kararsız bir ifade vardı.

"Onların seni göndermelerine izin vermeyeceğim." dedi Hector kararlı bir şekilde.

"Onlara aramızdan birini bu kadar kolay atamayacaklarını göstermemiz gerek." Leonard da Hector'ı destekliyordu anlaşılan. Bu duruma daha farklı bir bakış açısı getirmişlerdi.

"Peki, bunu tam olarak nasıl yapacağız?" Ted'in sorusu beni düşünmeye itti.

"Konuşarak," diye cevapladım kısa düşünme süremin sonunda. "Martin benim arkadaşımdı, şimdi iyi durumda olmadığınızı biliyorum ama o senin en yakın arkadaşındı." dedim yanımda duran Hector'a dönerek.

Bakışlarım bu kez Adriana'ya döndü. "Her şeyi geçtim, senin hala erkek arkadaşın o." Bir saniyeliğine duraksadıktan sonra, "Onu ikna etmeliyiz." diye ekledim. Adriana pek umutlu görünmüyordu, sanırım bu Zeus'u benden daha iyi tanıdığı içindi. Fikrimi beğenseler de, beğenmeseler de ben şansımı Martin ile deneyecektim, Zeus ile değil. Zeus ve Martin benim için farklı kişilerdi.

"Gerçekten, benim yüzümden bu kadar çaba harcamanıza gerek yok. Hiçbirinizin beni sevmediğini biliyorum." Olenka'nın sesindeki nefret ince de olsa dikkatimden kaçmadı. Bu noktada, onu suçlayamazdım.

"Olenka, sana karşı en iyi davranan kişi olmadığımı biliyorum." İnci'nin sözlerini düzeltmesini sağlayan şey, Ted'in ona attığı ciddiyetini sorgulayan bakışlardı. "Tamam, en kötü davranan bendim. Bazı zamanlarda hak ettin-" Nasıl yaptığını göremesem de, İnci'nin susmasını sağladığına emin olduğum Ted'e minnettardım. İnci yeniden söze başladı.

"Ben bile senin bu kadar kötü bir şey yaşamanı istemezdim. Gitmene göz yumamayız." Ted'in, üçüncü denemesinde doğru düzgün bir şeyler söylemeyi başaran İnci'nin kolunu sıvazladığını gördüm.

"Martin ile konuşmaya biz gideriz," Hector'ın çoğul özneyle kast ettiği bir diğer kişinin kendim olduğumu anlamam, beni ilerletmek için sırtıma yerleştirdiği eli sayesinde oldu.

"Aman ne güzel, en sevdiğim çift Zeus'u ikna etmeye gitsin." dedi Olenka alaycı bir tavırla.

"Ted ama ben elimden geleni yapıyorum," İnci'nin yakarışları, daha önce hiç gitmediğim taraftaki teras kapısından içeri girerken duyduğum son şey olmuştu.

"Az önceki sözünden sonra Olenka için bu kadar uğraşmaya değip değmeyeceğini merak etmiyor değilim aslında," dedim asansöre doğru ilerlerken. Hector beni onaylamadığını belirten bakışlar atınca, yolun geri kalanında sessiz kalmayı tercih ettim. Hector'ın Zeus'u nerede bulabileceğimizi bildiğine inanıyordum. O asansördeki tuş panelinden gideceğimiz katın düğmesine basarken sessizliğimi korudum. Olenka'nın durumu birkaç şeyi fark etmemi sağlamıştı. Savaş bittikten sonra, eğer hayatta kalırsam ve savaşı kazanırsak ne olacaktı? %25'lik bir ihtimal de olsa, insan merak ediyordu. Gerçi, kehanetlerle kanıtlanmış ölümümün üzerine %25 ihtimalim olduğunu düşünmek bile komikti. Benim sağ çıkma ihtimalim zaten yoktu, asıl diğerleri ne yapacaktı?

"Savaştan sonra size ne olacak?" Sessiz kalma kararımı bu soruyla bozarken merakla Hector'ın cevabını bekledim.

"Eğer savaşı kaybedersek, pek de iyi şeyler olacağını sanmam." Her ne kadar sözlerini burada keserek gerçeklerden kaçınmış olsa da, kaybedersek hepimizi korkunç ölümlerin beklediğini biliyordum.

KELEBEKWhere stories live. Discover now