**********Büyük Hata**********

116 9 66
                                    

"Feza abla..." diyen sesle kapıya yöneldiler.

Feza böyle bir şey beklemediği için sıçrayarak döndü çocuğa. "Halil? Bir şey mi oldu?" dedi telaşla bacaklarını çözüp yere basarken.

"Cesur'la Kara ölmüş müdür?" Sesi uykuluydu, ellerini gözlerini ovuşturuyordu.

"Ah!" dedi Feza acıyla. "Ben tamamen unuttum onları ama merak etme, daha çok bir zaman geçmedi, bir şey olmamıştır."

"Öyle mi?"

Çocuğun mahsun sesine karşılık burukça gülümsedi. Öyle olmasını umdu. Yoksa Feza'nın pek iyi düşünceleri yoktu. "Öyle tabii. Eriyen karların sularını içmişlerdir. Yemek bulamasalar bile bir günde açlıktan ölmezler."

Büzdüğü dudakları ile kafasını salladı.

Elini uzatarak çocuğu kendine gelmesini ima etti. "Sen niye uyandın?" Çocuk Feza'nın elini tutunca Feza onu kendine çekti. Alnındaki terleri silmeye başladı. "Bir şey mi oldu? Acıktın mı?"

Kafasını iki yana salladı Halil. "Hayır, çok sıcaktı. Herhalde ondan uyandım."

Onu başıyla onayladı Feza. "Aç mısın peki?"

Halil, uyku mahmurluğuyla sadece başını iki yana salladı.

"Tamam, acıkırsan söyle, tamam mı?"

Halil başını sallayıp Uygur'un yanına doğru hareketlendi. Onu anlayan Uygur da Feza ile yan yana oturmaları için bir yana kaydı.

"Uyumayacak mısın?"

Dudak büzdü Halil. "İçerisi çok sıcak."

Bu durumdan hoşlanmasa da sesini çıkarmadı Feza ve Halil de o ara kendisi için boşalan yere oturup başını Feza'nın omzuna yasladı. Bu hareket içindeki duygusal noktaya dokunsa da akmak isteyen gözyaşlarına ket vurdu, dudaklarını birbirine bastırdı.

"Annem iyi olacak değil mi, Feza abla?" Sesi yok olmaya gidiyordu Halil'in. Uyku onu esir etmek üzereydi.

Feza kolunu çocuğun omzuna sardı. "Tabii ki, annen ne kadar güçlü bir kadın, bilmiyor musun?"

"Ben daha da güçlü olacağım."

İç çekti Feza. "Büyüdüğünde olacaksın, ben bundan eminim."

Bir an karşısındaki adamlarla göz göze gelse de bakışlarını ayırıp çocuğa döndü. O da yorulmuştu artık, ne güzel olurdu eve gidip huzurla uyumak! Ama bir süre daha böyle bir lüksleri olmayacak gibi görünüyordu.

👽👽👽

Sabah kahvaltıdan sonra Cafer ve Selim, evdeki hayvanlara bakmak için köye gittiklerinde kedinin ortalıkta olmadığını, köpeğin ise vahşi bir şekilde öldürüldüğünü görmüşlerdi. Biri durumu Fırat'a bildirirken diğeri de jandarmaya haber vermişti.

Öte yandan, Behice çok daha iyiydi bugün. İçinde bulundukları durumun nahoşluğu, huzursuzluğu, güvensiz hissettirmesi sürüyordu ama bedenen ve zihnen daha iyiydi. Sayıklamaları geçmişti; Feza'nın itirazına rağmen Halil'le beraber yatağında oturmuş, çizgi film izliyorlardı. Ağrı kesicilerin etkileri geçmek üzere olduğu için ağrısı daha fazlaydı bugün.

Semihler geldiğinde ifade için de görevliler gelmişti.

"Hadi biz seninle kantine inelim, Halil." dedi Semih. Zeki'ye de işaret etti.

"Hem bahçeye de çıkarız, top oynarız belki."

Bir süredir oraya mahsur kalmış Halil için cennet teklifi gibi gelmişti bu duydukları ama annesi de buradaydı. Hevesle ona döndüğünde Behice de oğlunun burada kalmasını istemediği için oğlunun başını okşayarak kafasını salladı. İzni alan Halil "Oluur." dedi saklamaya çalıştığı neşesi ile. Onların odadan çıkışını gergin bir şekilde izledi Behice. Derin bir nefes aldı.

Büyük Hata | Askıda Where stories live. Discover now