Aracıyla gazinoya döndüğünde gece başlamak üzereydi. Masaların çoğu boştu ve bunun, henüz gecenin yeni başlamasıyla olmasıyla alakası yoktu. Şafak'ın yaralandığı geceden beri, mekan çok durgundu. Silahlı olaylar, mekanın yabancı müşterilere karşı güvenini kırardı ve bu gece de, mekanda yabancı bir müşteri görmek mümkün değildi.

Ön köşe masada, Esat tekti. Önüne koyulan meze tabakları da yeni gelmişti. Bu Esat'ın da mekana yeni geldiğini gösterirdi ki, Mücahit onu görünce, oturacağı masaya çoktan seçmişti. ''Hoş gelmişsin.''

''Sen de hoş gelmişsin.''dedi Mücahit. ''Ne zaman geldin?''

''Çok olmadı, yarım saat ancak vardır.'' Dedi. ''Sen hastaneden mi geliyorsun?''

Tuhaf şekilde reddetti Mücahit. ''Hayır.''dedi eliyle garson çağırarak. Eliyle masaya daire çizer gibi ufak bir işaret gösterdi. Bu, mezeleri iki kişilik olarak yenileyin anlamındaydı. ''Başka bir işim vardı, erken bitti.''

''Ne zaman çıkacak peki? Bir şey söyledi mi doktor?''

''Bilmiyorum, iyileşmesi yavaş sürüyor.''

''Mekan bir haftadır içeri giriyor..''

''Yapacak bir şey yok.''dedi Mücahit, istemsizce kaşlarını çatarak. ''Onu hasta yatağından çıkarıp, buraya getiremem.'' Önüne bırakılan rakıyı bardağına doldurdu. ''İçeri girdiğimin farkındayım. İyileşmesini beklemekten başka yapacak bir şey yok. Zaten böyle giderse, tüm ay içerdeyiz.''

''O Sibel or*spusundan haber var mı peki?'' Diye sordu bu kez Esat. ''Karı ortalığın am*na koyup piyasan kayboldu.''

''Onu düşünemem şuan.'' Mücahit'in uzandığı meze tabağı masanın ucundaydı. ''Olan oldu, birine giydirmek yerine önümüze bakmalıyız. Ona ayıracak vaktimiz yok.''

Masada eksik kalan iki meze tabağını da masaya bırakmaya gelen Diyar, tam gidecekken sohbetin ortağı oldu. ''Evlenecek seninki.''Dedi Esat, gözüyle Diyar'ı işaret ederek.

''Evleniyor musun, paşam?''

''İstiyoruz da, bakalım Mücahit ağabey?''

''Neye bakacan?''

''İyi anlaşıyoruz da, ne bileyim..''

''Ne heyecanı arıyorsun kendine?''

''Şimdiki gençler aşkı arıyor.''dedi Esat, alayla.

''Öyle mi?''diye sordu Mücahit. Diyar'ın sessiz kalmasıyla, cevabı ortadaydı. ''Anlaşıyorsan, tamam işte oğlum. Kafan rahat. İşin içine aşk girince, hoş olmuyor.''

''Doğrusun ağabey. İnsan yine de emin olmak istiyor.'' Dedi masadan bir adım gerileyerek. ''Müsadenle.''

Gece boyu masadan kalkmadı, Mücahit. Mezeler ve içkiler sürekli tazelendi ama mekan neredeyse boştu. Kızlar sanki, boş masalara karşı oynuyor gibiydi. Sarıgün Gazinosu adeta durgun günlerini yaşıyordu.

Sibel, olay gecesinden sonra hiçbir şekilde görülmedi. Kimse, ona ne olduğuyla alakalı bir bilgi sahibi değildi. Gül, defalarca çeşitli numaralardan ulaşmaya çalışmıştı ama bir bağlantı kuramamıştı.

BEYAZLAR SÖNSÜNWhere stories live. Discover now