6"KAÇIŞ"

331 22 13
                                    

Baş ve işaret parmağı ile döndürdüğü nişan yüzüne, gözleri asılı kalmıştı. Dakikalardır pencere önünde, yüzükte ne gördüğünü kimse anlayamamıştı. O ise hala zihninde geçirdiği onlarca farklı düşünce arasından kaybolup gidiyordu.

''Gel, bir şeyler atıştır.''

Güler'in sesi ile arkasına döndüğünde sehpaya dizilmiş kahvaltılıkları gördü. Yüzüğü indirdi ve pencereye geri dönerek, omuz silkti. ''İştahım yok.''

''Neden?''

''Bilmem.''

Yine buradaydı. Dün geceyi geçirdiği yatak, omuzlarına batmaya başlamıştı. Saat; öğle saatleriydi ve kızlar ilk defa erkenden evden ayrılmışlardı. Yine Güler ile aynı saatleri paylaşıyordu.

Öğlen saatlerinde kahvaltı yapılması, bu evde çok normal karşılanırdı. Kızlar sabaha karşı eve döndüğünden, sabah geç kalkar ve kahvaltıları geç yapılırdı. Çoğu kez ise, içki ve yorgunlukla o kadar geç kalkarlardı ki, kahvaltı edecek fırsatı bulamadan kuaföre koşuştururlardı.

Reddettiği kahvaltı için, Güler daha fazla ısrar etmedi. Bardağa doldurduğu çay sesi ile birlikte, epey taze bir koku yayıldı.

Yağmur tekrar başlamıştı ve kasvet dolu bu havayı, donuk ifadeyle pencere ardından izliyordu. ''Sen haklıydın.''

Güler bir an için çatalını durdurdu. ''Neden söylüyorsun?''

Arkasını dönmeden, pencereyi izleyerek konuşmaya devam etti. ''O kapıyı çalarken, beni kabul edeceklerini düşünmem tamamen benim safsatamdı. O kadar çok bunu istemişim ki, beni affedeceklerine kendimi inandırmışım.''

Anlık kafasını döndürerek, Güler'e baktı. ''Gerçekleri göremiyor değilim. Sadece biraz sakinleşebilseydim, beni affetmeyecekleri gerçeğini ben de görecektim. Ama ben, hep görmek isteyeceğim bir tabloya inandım.''

Konuyu kapatmak istercesine, çayından yudum aldı. ''Bence bir şeyler yemelisin.''

''Canım istemiyor.''

''Kafan, hiç bir şey yapmayıp sadece düşünüyor. Böyle neyi unutabileceksin?''

''Haklısın.'' Dedi azarlanmış bir sesle. Yemek yemesi için bakışları ile direten kadınla daha fazla inatlaşamazdı. Koltuktan kalkıp, sehpaya yaklaştı. Kendisi için doldurulmuş çay bardağına, şeker atmadan ilk yudumunu aldı.

''Bir şeyler yiyesin ki, yaraların çabuk iyileşsin. Hem dün kafandaki yarayı üstünkörü bezle kapattım. Kahvaltıdan sonra iyice temizleyip, saralım.''

Güler ardından çenesini tutarak hafiften sola çevirdi. Yüzünde sonrada oluşan bir iz daha vardı. ''Hem sana ne oldu böyle? Dün gece de anlatmadın bir şey.''

''Beni sen mi arattın?''dedi ikinci yudumunu alırken.

''Anlamadım.'' Dedi Güler.

''Dün şarjım bitmişti. Hiç bilmediğim bir yerde kaldım, üstelik hiç param da kalmamıştı. Birinden yardım isteyene kadar, telefonum kapandı.'' Nefes verdi ve hayal kırıklığı ile konuştu. ''Buraya gelene kadar acaba beni merak eden biri olmuş mudur, diye çok düşündüm. O telefonu açabildiğimde sadece birinin aramasını görebilseydim, kurtuluşum gibi hissedecektim. Gördüğüm, yalnızca Mücahit'in aramalarıydı. Defalarca beni merak eden tek kişi oluşuydu. Beni ona sen mi arattın?''

''Aslında uzun süre dönmeyince seni merak ettim. Kimsede telefonun yokmuş, belki Arzu'da vardır diye ona sordum. Sebebini sorduğunda ulaşamadığımı söyleyince, o da Mücahit'e söylemiştir muhtemel. Sen bunu bırak, hiç bilmediğin bir yerde ne işin vardı?''

BEYAZLAR SÖNSÜNWhere stories live. Discover now