16. Bölüm -SAKLANMAYACAK KADAR GÜZEL-

1.2K 169 98
                                    

Bornozumun kuşağını açmak üzereyken odamın kapısı gürültüyle açıldı. Elim ayağıma dolaşmış bir şekilde kuşağımı tekrar bağladım ve öfkeli gözlerle kapıya döndüm. Travis'i görünce bağırmaktan son anda vazgeçtim ama yüzümdeki ifade değişmedi. "Kapıyı çal!"

Ellerini kaldırdı. "Doğru." Fakat odamdan çıkmadı ve dolabıma doğru yürüdü. Ellerim belimde onu izledim.

"Ne yapıyorsun?" dedim askıdaki elbiselerimi teker teker gözden geçirmeye başladığında. "Travis?"

Bu şekilde içeri girmesi ve hareketleri beni biraz korkuttu çünkü dün sırılsıklam villaya girdikten sonra salonda Silas'ın bacaklarının üstünde uyuyakalmıştım, ateşim çıkmıştı. Sonra kendimi odamda bulmuştum ve onunla doğru düzgün konuşmaya fırsatım olmamıştı. Sabahtan da yoktu, bir türlü görüşememiştik ve artık konuşabilecek kıvamda olduğumuz için onu sürekli görebilmek istiyordum.

Sonunda bir tane elbiseyi çekip yatağıma attı. Sonra ayakkabılarıma bakıp topuklu olanları fırlattı. Çamaşırlarımın durduğu çekmeyeceği açınca tepki vermek zorunda kaldım. "Hey!" Umursamadı, çamaşırlarımı da attı.

Yatağın üstünde hiç giymediğim simsiyah saten bir elbise duruyordu. Sonunda Travis bana döndüğünde hala ellerim belimde bekliyordum. "Bunları giy."

Çıkardığı kombine bakarken güldüm. "Aşağıda parti mi veriyoruz?"

"Hayır. Seni yemeğe çıkarıyorum." Kaşlarım kalktı. Ağır adımlarla bana doğru yürüdü, her adımında botları güçlü sesler çıkarıyordu. "Noodle?"

"Noodle mı?" dedim elbisenin buna hiç uygun olmadığını düşünerek. Sonra parmağımı kaldırdım ve dudaklarım aralık, gözlerim kısık bir şekilde "Sen benim dünkü konuşmamı mı dinledin?" diye sordum.

Benim gibi parmağını kaldırdı. "Ben dinlemedim. Sen yanımda konuştun ve buna gizlice dinlemek diyemezsin. Sadece sandviç alıyordum."

"Yine de, bu noodle için çok fazla. Ayrıca, bana seninle yemeğe çıkıp çıkmayacağımı sordun mu? Belki de hayır diyeceğim." Suratımdaki ifade tam tersini söylese de çaktırmamaya çalıştım.

"İlk olarak..." dedi bir adım daha yaklaştı. Alanıma girdiği an düşüncelerime de hükmetti. Parfümünün içinde boğuluyordum ve güzelliğinden bayılacaktım. "dün merdivenlerde beni öptüğünde birisi bunu çekmiş olsaydı ve kendini aptal magazin programında görseydin ne düşünürdün?" diye sordu.

Ne alakası olduğunu pek anlayamadım. "Hiçbir şey. Umursayacağımı sanmıyorum."

"Harika." dedi sesini canlı çıkararak. "Bu sorun çözüldüğüne göre, noodle?"

"Bu bir teklif değil." dedim burnu havada kız rolü yaparak. "Eskiden olsaydı belki sormana gerek kalmazdı ama bu gerçeklikte... duymam gerekiyor. Belki de reddedeceğim."

Dudağının kenarı kıvrıldı. "Tessa Moore, benimle yemeğe çıkar mısın? Söz veriyorum, yediğin en güzel noodle olacak." Bundan şüpheliydim.

"Pekala." dedim ama elbiseyi göstererek "ama bu hala çok fazla." diye mırıldandım.

"Değil." dedi, beni öpmeye bile yeltenmedi ve öpmesi için bu kez ben adam öldürürdüm. Onun yerine geriye doğru bir adım attı. "Başka bir şey giyme, siyah olmak zorunda." Gözlerimi kıstım. "Yarım saate çıkıyoruz."

Çıkıp gittiğinde hala arkasından şaşkın şaşkın bakıyordum. Yatağımdaki elbiseyi incecik askılarından tutup kaldırdım. Bu, çok fazlaydı. Kurtarıcı siyah saten elbise, minicik bir eteği vardı, bele tam oturuyordu ve göğüs dekoltesi tam kıvamındaydı. Fakat noodle için oldukça fazlaydı. Ona güvenmeyi seçip saçlarımı kuruttuktan sonra abartı olmayan sade bir makyaj yaptım, elbiseye gayet uyuyordu. Elbiseyi giymeden önce yatağımdaki siyah çamaşıra ölümüm iplerinden olacakmış gibi baktım ama yine de giydim.

BaşlangıçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin