Selim abinin teklifini duyar duymaz reddetmiş, beni böyle bir psikopatın önüne bu kadar kolay atmayacağını söylemişti. Ama nafile... Ne yapıp, edip onu bu kararından vaz geçirmiş başka çağremizin olmadığını anlatmıştım. Yaklaşık iki saatlik bir döngüye girmiştik. O beni bu karardan vazgeçirmeye çalışırken, ben de onu vazgeçirmeye çalışıyordum. Ve evet, galip benim!

Yaptığım iyi miydi, kötü mü? Bilmiyordum. Ama artık yok olmuş bir gücün son demlerinden bile birer parça kalmamıştı. Yani kısacası; özgürce uçan Kumru kuş'unun kanaďı kırılmıştı. Ama çiseleyen yağmur damlalarının altında Uraz ile oturduğumuz bir gece de onun dediğini yapma sırasıydı. 'Kumru kuşları, özgürce uçabilmek için varlardır. Kanadı kırık olan kumru kuşu çok şanslı, onu iyileştirmek isteyen ve onu çok seven Uraz'ı, arkadaşları var. Kumru kuşu er ya da geç özgürce uçacak sana söz veriyorum. Uraz sözü...' demişti. Haklıydı.

Şimdi ise tam tamına 20 dakika sonra her şey bitecekti. Kulağımda ki siyah kulaklığa tekrardan elimi attığımda Selim abinin sesini duydum. "Kumru, kardeşim... anlıyorum gerginsin ama biraz sakinleşmeli ve kendini rahatlatmaya odaklanmalısın." Onun cümleleriyle elimi kulaklığın üzerinden çekmiştim. Tam cevap verecektim ki Uraz'ın sesi doldurdu kulaklarımı. "Ya abi Allah aşkına nasıl sakin olsun? Göz göre göre, kendi ellerimizle o şerefsizin yanına yolluyoruz kızı!" Dedikten sonra kafasını bana çevirip ellerimi tutu. Bu hareketi içimi titretirken aynı zamanda da kalbimi eşsiz bir huzur kaplamıştı. "Kumru, güzelim... emin misin bunu yapmak istediğine? Bak emin değilsen, içinde ufacık dahi olsa bir şüphe varsa söyle. Oraya gidip o adi herif ile karşı karşıya kalmak zorunda değilsin. Kalmanı istemiyorum..." dolu gözlerimden bir damla yaş süzülmüştü. O sırada arabanın kapısının açıldığını ve Selim abinin dışarı çıktığını görmüştüm. Bakışlarımı tekrar Uraz'a çevirdiğimde onun hala beni izlediğini fark etmiştim.

"Uraz... Artık yaşamayı geçtim söylemeye, dinlemeye, görmeye bile gücüm yetmiyor. İnan bana, zarar verdiği tek kişi ben olsaydım, böyle bir şeye asla karışmazdım ama konu sevdiklerime gelince işler değişiyor. En basitinden kolumdaki bıçak yarası..." son kelimem ile ellerimin arasındaki ellerinin titrediğini hissetmiştim.

"O yara beni fiziki olarak gram etkilemedi biliyor musun? Ama onu her gördüğümde kendimden çok dışarıdaki onlarca genç kızı düşünmeden edemiyorum. Kaan psikopatın teki, Uraz. Ben kendimi koruyamasam bile benim babam var, abim var, Uzay var, kardeşim dediğim insanlar var. Sen varsın... Ben kendimi koruyamasam bile sizler beni korursunuz ben bunu biliyorum ama ya dışarıdaki o kimsesiz genç kızlar... yolda giderken bile her an, herkese bir şey yapabilme kapasitesine sahip biri o karaktersiz insan! Akli dengesini kaybetmiş bir insan o, her an, her yerde, herkese bir şey yapabilir. Bir önce biri veya birileri tarafından bu olaya müdahale edilmesi gerekiyor..."

Cümlelerim bittiğinde sesimde tükenmişti artık. Bakışlarımı karşımdaki uçsuz bucaksız, bir o kadar da huzur dolu ama aynı zamanda da kızarmış olan gözlere çevirdiğimde ellerini yavaş bir şekilde ellerimin üzerinden çektikten sonra arkasına yaslanmıştı. Derin bir nefes verip ellerini sert bir şekilde yüzünde gezdirdiğinde her bir hareketini saniye saniyesine izliyordum. Ellerini yüzünden çektikten sonra gözlerini gözlerimde sabitledi. Aralanan dudaklarından çıkacak olan kelimeyi beklerken ağzını tekrar kapatmıştı. "Uraz..." demem ile beraber:

"Eğer sana ufacık bile bir temasta bulunursa, sana milimetre kadar bile yaklaşırsa... yemin olsun Kumru, operasyon falan dinlemem o şerefsizi öldürene kadar döverim!" Rahatlamanın verdiği his ile beraber. Hafif bir şekilde gülümsedim... sıra onun içine bir nebze bile olsa şu serpmekteydi.

"Sana söz veriyorum ki; her ne kadar zorlanırsam zorlanayım, az sonra her ne yaşanırsa yaşansın kaybeden o olacak. Çok kısa bir zaman önce, çok değer verdiğim bir kişinin de dediği gibi...' Kumru kuşları havada özgürce süzülebilmek için varlardır. Kanadı kırık bir kuş iyileşemediği sürece uçamaz...' o kuşu bugün iyileştirme zamanı. Sana söz veriyorum; zarar gören ben değil o olacak!" Uraz'ın bana öyle bir bakışı vardı ki ne desem sanki eksik kalacakmış gibiydi.

İMKÂNSIZIN AŞKIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin