Arin küllerin üzerinden atlamış ve arkasına bakmadan arabasına geçmişti.
O gittikten sonra Arasın gelmesini beklemişler ve ardından hep birlikte arabalara geçip binayı terk etmişlerdi.

Arabasına binen Arin, o sinirle kendini Carim sınırındaki köylük eve atmıştı.
Kocaman bahçeye sahip olan ahşap bir ev.
Ailesinden kalan geçmişin mirası.
Çocukluğunun temelleri, köklerinin en sağlam durduğu bu ev..
Arabadan inmiş ve tahta kapının sürgüsünü kaldırıp bahçeye girmişti.
Yüzüne yayılan o güzel tebessüm, burnuna gelen geçmişin kokusunun özlemindendi.
Gözlerinden tek tek damlayan yaşlar ise, özlemin somutlaşmış haliydi.

Evin arka tarafına geçmiş ve ağaçların altındaki mezarların yanına oturmuştu.
Bir avuç toprak almış ve kokusunu içine çekip elinde ufalamıştı.

_Güzel annem. Bu gün nasılsın? _

Ardından annesinin solundaki Mezarın toprağını da eline aldı..

_Baba. Nasıl anlaşabiliyor musunuz? _

Sustu ve derin bir nefes alıp yavaşça yutkundu.

_Annemi burada da ihmal etmiyorsun değil mi?
Gidecek yerin yok zaten.. Bütün işi omuzlarıma bırakıp gittin baba.
Bu koca ülkenin tüm sorumluluğunu bana yükleyip gittin.
Sen nasıl yetiştin bunlara..
Anne babam bizi boşuna ihmal etmemiş ona kızma.
Zamanında çok kızdık ama şimdi.... Şimdi o kadar iyi anlıyorum ki.
Hem bizi, hem onları korudu ama ben.... _

Yerinden kalktı ve annesinin sağındaki küçük mezara çöktü.

_Ama ben seni koruyamadım.
İki Abi bir sana bakamdık.
Beceremedim ben be.. Ama söz veriyorum. Bu ülkeyi başlarına yıkacağım. Huzur getirmek için elimden geleni yapacağım ve sana bunu yapan kimse ellerimle alacağım canını... _

Önce kardeşinin taze toprağını ardından anne ve babasının toprağını öpüp eve girdi.
Kendini hasır minderlerin üzerine bıraktı ve boylu boyunca uzandı.
Kafasını toplamak için kullandığı bir yerdi burası.
Plan yapabilmek, kendine gelebilmek için.
Bu zaman kadar üzerine bırakılan yükümlülüklerden asla kaçmamış asla gocunmamıştı.
Şimdi ise biraz olsun omuzlarını hafifletmek istemişti.
Birazcık zaman lazımdı. Sadece birazcık....

......... 

_Ne yapacaksın bu kızı!? _

Adam, yerde boylu boyunca uzanan kıza tekrar bakmış ve pislik gülümsemesini sergilemişti.

_Gerisine sen karışma. Yardımının karşılığını alacaksın. _

Ayaz, bu adamın kızına olan tutumundan şüpheliydi.

_Mirza Bey. Bunca zaman kızınızı bir denek olarak kullanılmasına müsaade ettiniz. Şimdi ise o kaçtığı yere geri göndererek Yönetimden bir para alabileceğinizi veyahut konum alabileceğinizi düşünüyorsanız eğer.. Yanılırsınız. _

Mirza, Ayazın bu ikazlarını duymuyordu bile...

_Sen karışma ne istediğini söyle yeter. _

Ayaz, Mirzayı elinin altında tutmak için şu anlık karşılığını alma konusunda sessiz kalacaktı.

_Zamanı geldiğinde ödersiniz! _

Arkasını dönüp hücreden çıkacağı zaman tekrar durmuş ve bir hatırlatma yapmıştı.

_Mirza bey.
Eğer Nevayı yönetime teslim ederseniz, yönetim kanunlarını çiğneyip, serbest bırakılan oğlunuzu öldürdüğünüzü tüm vekiller öğrenir. _

Mirza, gözlerini kocaman açmış ve bir anda Ayazın boğazını tutmuştu.
Ayazın adamları bir atmış ama patronlarının işareti ile geri çekilmişlerdi.

_Sen kimi tehdit ediyorsun ahmak herif.?!_

Ayaz, Mirzanın elini tutup sertçe yere indirmişti.

_Çok yaşlandın artık baksana! Elinin, dilinin ayarı yok._

Bozulan yakasını düzeltmiş ve Mirzanın omuzunda toz var gibi sirkeleyerek devam etmişti.

_Yaşlılıkta zor.. Ölüme biraz daha yakın...! Bir ayağı çukurda. Kalp krizi geçirse kimse sorogulamaz..
Hele ki yönetimin gözünde zerre konumu olamayan biri..
Çöpten farksız.... _

Mirza avuçlarını sıkmış ve öylece durmuştu.
Ayaz yanındaki adamlara işaret vermiş ve ikisi Mirzayı çökertmiş diğeri ise Nevayı almıştı.

_Anlaşmamız da bu yoktu Ayaz..! _

Ayaz gülerek yere attığı sigara izmaritini ezmişti.

_Evet. Çünkü bir anlaşmamız yoktu.
Sen Nevayı bana verdin bende sana yaşama şansı._

Adamlar, Mirzanın kafasına siyah bir torba geçirmiş ve kafasına vurarak bayıltmışlardı.

..........

IN LAK' ECHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin