8.BÖLÜM

19 15 4
                                    

Burnuma gelen, ormanın huzur veren ahengiydi.
Hafif bir rüzgar, gözlerimi gıdıklamış ve bedenimi ürpertmişti.
Anlık bir titremiş ve ardından boğazıma kadar örtülen bir şeyi hissetmiştim.
Gözlerim, sonunda rahat ve huzur verici bir uykuyu bulmuş gibi açılmamak konusunda direniyorlardı.
Bir kaç saniye içerisinde kulağıma adım sesleri dolmuş ve giderek uzaklaşmıştı. Ardından kapı kapanma sesi gelmişti.
Nerede olduğumu algılayamıyordum.
Yavaş yavaş gözlerimi açıp olduğum yerden doğrulmaya çalıştım.

Direkt sağ tarafımda kocaman bir cam ve balkon vardı.
Ağaçlar ile karşı karşıya olduğumu görünce, burnuma dolan o huzuru anlamıştım.
Camın hemen yanında büyük bir yatak ve üzerinde ben vardım..

Bir dakika! Benim burada ne işim var?

Hızlı bir şekilde olduğum yerden fırlayıp odanın ortasına geçtim.
Siyah çarşafla kaplanmış neredeyse benden 3 tane sığacak büyüklükte bir yataktı.
Sağ tarafında küçük çekmeceli bir komedin vardı.
Yatağın direkt olarak karşısında ise duvarı kaplayan, kitaplar ile dolu bir kütüphane.
Kütüphanenin alt, orta kısmında yanan bir şömine ve şöminenin önünde ise beyaz tekli bir koltuk, onun önünde ise yine beyaz küçük bir masa vardı.
Yatağın hemen sol tarafında çaprazda, Banyoya açıldığını düşündüğüm beyaz bir kapı ve o kapının yanında ise odanın kendi kapısı vardı.
Biraz daha bakındıktan sonra kütüphanenin arka kısmını fark etmiş ve oranında büyükçe, kıyafetlerin ve ayakkabıların bulunduğu kısım olduğunu görmüştüm.
Giyinme odası.
Duvarları ise gri bir tona boyanmıştı.
Gri, siyah ve beyaz dekorların olduğu bir odaydı.
Cam, Yatağın başından kütüphanenin olduğu kısmın sonuna kadar boylu boyunca uzanıyordu.
Bir anlığına karlı bir havada, bu şöminenin yanında kitap okumayı hayal ettim..
Daha sonra önceliğimin neden burada bulunduğumu anlamak olduğunu hatırlamış ve kendime gelmiştim.
Neler olduğunu yavaşça hatırlamaya çalışmıştım.

Ayaza bıçak fırlatmam, etrafa yayılan ses ve sis ardından patlama, yere düşen çocuklar ve ben....

Başıma saplanan ağrıyı ve yere kapaklanmamı hatırlamıştım.
Daha sonra o kırmızı balığı...
Odanın ortasında tekrar bir yörüngemde dönmüş ve o an kütüphanenin hemen köşesinde cam kenarında bir şey dikkatimi çekmişti..

Fanusun içinde kırmızı bir balık......

İster istemez bir iki adım gerilemiştim.
Fakat başım ağrımıyor ve kulaklarım çınlamıyordu.
En önemlisi balık benimle konuşmuyordu.
Yavaş yavaş balığa doğru gidip yanında, yere çökmüş ve izlemeye başlamıştım.
Kendi halinde suyun içinde dolanan bir balık... Zararı yoktu.

_Konuşmuyor olmana sevindim ufaklık. _

Elimi Fanusun camına değdirip, bakmaya devam etmiştim.
Balık parmağıma doğru gelmiş ve sanki öper gibi yapıp arkasını dönmüştü.

_Gerçekten konuşamıyor musun? _

_Balıklar normalde konuşamazlar... _

Olduğum yerden hızlı bir şekilde fırlayıp arkamı dönmüş ve kapıda öylece duran adama refleks olarak atacak bir şeyler bulmaya çalışmıştım.
Ancak üzerimde hiç bir şey yoktu.
Adam kollarını birbirine bağlamış ve kapının pervazına yaslanıp benim saçma sapan çırpınışlarıma bakıyordu..
Ardından hiç bir şey demeden arkasını dönmüş ve gitmişti..

Ne bu şimdi? Ne yani peşinden mi koşacağım.?

Olduğum yerde algılarım açılana kadar beklemiş ve sonra hızlı bir şekilde yerimden fırlayıp peşinden koşmuştum.
Önüme çıkan merdivenleri hızlı bir şekilde inip sadece adamı bulmaya çalışmıştım.
Biraz daha aradıktan sonra mutfak kısmını görmüş ve yavaşlayıp oraya doğru yürümüştüm.
Kapıdan içeri önce kafamı uzatmış sonra kendim girmiştim.
Ortadaki tezgahın üzerinde kesme tahtasında, domates doğrayan, önlüklü bir... Adam.. Evet önlüklü bir adam vardı..
Kafasını kaldırıp bakma gereği bile duymadan işine devam ediyordu.
Bıçağı kavrayan eli ve o domatesi tutuşu kafamda aşçı olduğu kanısını uyandırmıştı.
Domatesleri, tezgahın üzerindeki ekmeklerin içine koymuş ve dolabı açıp yeşillik çıkarmıştı.

IN LAK' ECHWhere stories live. Discover now