13.BÖLÜM

15 13 0
                                    

Son zamanlarda, vakitler su gibi akıp gidiyordu.
Arin ve Aras planlar yapıp, ekibi hazırlıyor, bir yandan Leyalle ilgileniyorlardı.
Yaptığım hatayı, dostumun bilmesi, beni yeterince utandırmış ve zaten var olan pişmanlığımı kat ve kat arttırmıştı.
Yönetim, meydandaki patlamadan sonra Mılan köyüne füze atmış ve oradaki her şeyi yerle bir etmişti.
Yanan insanların külleri ve kaçmaya çalışırken vurularak öldürülen gençler.
Ülke içi yetmezmiş gibi şimdide sınır tarafımızdaki ülkeye savaş açmıştık.
Sınırda saatler geçtikçe yoğunlaşan çatışmalar ve askeriyeden sınıra gönderilen birlikler biraz olsun şehir içlerini hafifletmişti.
Olayları odamdan çıkmadan takip etmiştim ve Arin, Ayazın bacağı için doktor çağırdığından beri yanıma hiç gelmemişti.
Olmayan iştahım iyice kesilmiş ve olduğum yerde sadece yatarak vakit geçirmiştim.
Bir yudum su alıp içecek halim yoktu.
Dün gece Leyal gelmiş ve biraz olsun içimi rahatlatacak türden konuşmuştu fakat, bu pişmanlık her gün daha fazla yakıp kül ediyordu.
Ayazın, Arine bir şey deyip demeyeceğinden emin değildim ama Leyal bu sırrı mezara kadar götüreceğini söylemişti.
O kızın ailesini araştırıp en azından yardımcı olabileceğimiz konulara el atma kararı almıştık.

Bugün, yine yataktan çıkmadan sabahladığım bir gecenin sabahıydı.
Hafiften titriyor ve gözlerim yanıyordu.
Kafama kadar yorganı çekmiş ve perdeleri dibine kadar çekip uyuklamaya devam etmiştim. .
Yanı başımdaki telefona dokunmuş ve saate bakmıştım.

07:25

Telefonu ters çevirip gözlerimi tekrar kapatmıştım.
Kapıya bir iki kere vurulmuş ve ardından içeri girilmişti.
Arkam dönük olduğu için kim olduğunu göremiyordum ki hoş kafam yorganın altındayken de göremezdim zaten.

Önce odanın perdeleri ve camı açılmıştı.
Ardında üzerimdeki yorgan, hızlı bir şekilde çekilmiş ve camdan gelen soğuk hava dalgası ile yatağın üzerinde büzüşüp cenin şeklini almıştım.
Burnuma gelen ormanın  ve denizin hafif esen dalgalarının kokusu yüzümde bir tebessüm oluşturmuştu.

_Artık kalksan mı diyorum? Ne dersin? _

Kulağıma gelen, Arinin otoriter, düz, huzur veren, soğuk ama bir o kadar samimi olan mükemmel denilecek kadar hoş bir diksiyona sahip olan sesiydi.

Evet bu orman kokusu o'na aitti.

Gözlerimi hızlı bir şekilde açıp ters ters Arine baktım.

_Yorganımı geri verir misin? _

Arin kafasını olumsuz anlamda sallayıp, tekliye oturmuş ve bakışlarını üzerime kilitlemişti.
Yoğun ve dalgın bakışları, öğrenip öğrenmediği konusunda beni tereddüde düşürüyordu.
Olduğum yerde huzursuz bir şekilde kımıldayıp kollarımı birbirine bağlayarak soğuk hava dan korunurcasına kendime sarılmış ve dizlerimi kendime çekip oturmuştum.

_Kaç gündür odana gelen yemekler olduğu gibi geri dönüyor! _

Suratımı büzüp yine masanın üzerine bırakılan kahvaltı tepsisine baktım.
Dünden kalma.
Kafamı hayır anlamında sallayıp açıklama yaptım.

_İştahım pek yok. _

_Yemen lazım. _

_İstemiyorum. _

_Güçsüz düşer, dirençsiz kalırsan bize yardım edemezsin Neva.
Senin planını devreye sokmak için son hazırlıklar kaldı. Yemek ye ve kendine gel. _

Konuşmasını bitirip ayağa kalkmış ve tepsiyi eline alıp aşağıya inmişti.
Arkasından bir müddet baktıktan sonra yataktan kalkıp, ılık bir duş almış ve üzerimi giyip odayı toparlamaya başlamıştım.
Yaklaşık 30 dakika sonra aşağıya inmiş ve yemek haneye girmiştim.
Tanıdığım, tanımadığım herkes oradaydı ve hepsi masalara dizilmiş kahvaltı yapıyorlardı.
Köşedeki bir masada ise Arin, Aras ve Leyal oturuyordu.
Leyal beni görünce gülümseyerek elini kaldırmış ve masaya çağırmıştı.
İnsanların içerisinden geçip masaya oturduktan sonra, sessizce merak içinde sordum.

IN LAK' ECHWhere stories live. Discover now