Sonra tübitak projelerinden kalan bir kart ve tişörtü gördüm . Biyoloji hocam sayesinde girdiğim dereceler,
Hocayı her ne kadar arasamda okuldan ayrıldıktan sonra numarasını bulamamıştım.
Kalpli siyah bilekliğim, sevdiğim bir insanın davetiyesi, boncuklu tacım..

Elim madalyalarıma doğru kayınca içimden ağlamak geldi.
Voleybolda ki bronz madalyam.
Türkçe Şiir okuma il birinciliğim,
Uluslararası Arapça şiir okuma Türkiye 14.lüğüm .
Panel metinlerim, katılım belgelerim.
Hele birde bir hocamın aldığı ilk örtümü görünce gözyaşım usulca aktı.

Anılar.. Ne kadar da garip değil mi?
Yaşandığı an saniye fakat varlığı bir ömür.
Bir anlık fakat yılları etkiliyor.
Bir soğuk ki iliklere kadar donduruyor.
Bir nefes ki alev alev yakıyor...
Duyduğum sesle kutuyu yerine kaldırarak silkindim.
"Geliyorum anneciğim"

Hüma hatun acaba evi ne zaman temizlemeyi düşünüyorsunuz?!

Anneciğim evi günde üç defa süpürmemize rağmen neyin temizliği bu lütfen? Hani ilkbahar değil, bayram yakın değil

"Misafirlerimiz gelecek daha hazırlanman gerek."

Annecim ne hazırlanması işte feracemi çektim mi tamaaam

"Olmaz! o kadar elbise almış sana Adin oğlum onu giymelisin."

Efendim bir dakika, ne! Çayan ay Üsteğmen bana elbise mi aldı niye?

"Hey Allahım Yarabbim. Kızım sen bu kafayla nasıl dereceye girdin acaba? bazen sorgulamıyor değilim. " dedi ve gitti

Valla teyzeciğim üsteğmen gelince tekrar bir sorun bu salağı istiyor mu diyen iç sesime boş boş konuşma be dedim içimden.
"Abla ne bağırıyorsun ya" diyen kız kardeşimle bunu dışımdan söylediğimi fark ettim.

Annemin sözleri aklıma geldikçe içimdeki kıpırtı büyüyordu.
Sana elbise aldı, seni seviyor gözlerinden belli sen istiyor musun?
Ay tabiki de istiyor teyzeciğim siz Hakkari deyken görseydiniz ohooo deli divane olmuş bu sakar.

Elime aldığım cam beziyle pencerenin yanına ilerledim.
Sabahın nurundan perdeleri bile indirmiş canım anacığım. Sanki istemeye gelenler temizlik komitesi.
Hele Zerdanın dolabını görseniz.
Bir tek üniformasını ayrı bir dolaba özenle asardı. Parkası kamuflajı özenle ütülenir ayrı bir köşeye konurdu.

Genelde erkekler dağınık olur derler ya. hah işte bizde tam tersi.
Birkaç defa dosya almak adına Üsteğmenin odasına girmiştim.
E hani malum hastane meselesinden önce orada çalışıyordum.
Birazcık, azıcık odasını incelemiş olabilirim.
Yatak örtüsü askeriyenin nizamı gereği yay gibi gergindi.
Çalışma masasının yanındaki ufak komodinin üzerinde renklerine göre dizilmiş esaslar vardı.
Yanında güzel kutularda gömlek kol düğmeleri, biraz daha yan tarafında ise parfüm şişesine benzer cam bir şey vardı.

Kapağını açıp burnuma yaklaştırınca onun kokusu olduğunu anladım.
Kendi parfümünü yapıyordu sanırım. Çünkü o kokuyu ne kadar arasamda illaki bir öz eksik oluyordu.
Çalışma masasının üzerindeki raflarda şiir kitaplarını görmem içimdeki heyecanı kat be kat arttırmıştı.
Elim ters çevrilmiş olan çerçeveye kaysa da kendimi toparlayarak dolaptan dosyayı alıp çıkmıştım.

Camın kirini aldıktan sonra annemin ayrı köşeye sakladığı sarı cam beziyle silmeye başladım.
Bir yandan silerken bir yandan da söylüyordum.

Ay vurur ayan beyan, geldum kapina yayan
Sen değil misun beni, ha bu hallara koyan
Ay dedun aya geldum, sana sevdaya geldum
Rize'den İstanbul'a yürüdüm yayan geldum
Ya ben anlatamadum, ya sen anlamayisun
Ellere yağmur oldum, bana damlamayisun

Sevda Uğruna Where stories live. Discover now