8. Bölüm

26 8 2
                                    

İyileşmek için çıktığın bu yolda, deşilen yaraların izleri çabuk geçmeyecek.

 
  - Dünyada bunca günah varken ve insanlık olarak işlenen bunca günahlara şahit olmuş , hatta günah işlemişken ,neden hâla insanları affemediyoruz?
Bize yapılan hataları affetmeliyiz ki Allah da bizim hatalarımızı, günahlarımızı affetsin.
  
   Allah'tan affedilmeyi umarken insanları affedemediğimizin ardında yatan kibir mi ? Yoksa gurur mu?
Birinden biri, ya da her ikisi de olsa affetmeyi ve en çok da herkes tarafından hata görebileceğimizi öğrenmeliyiz.
  
   Bakın işte, öğrenmemiz gereken iki şeyi daha öğrendik.
Birincisi; Kimsenin kibiri ve gururu karşısında hata işleyen olmamak.
İkincisi; Kimseyi kendi kibir ve gururuyla baş başa bırakmadan ,affetmek.

Semih son cümlelerini söylerken daha çok benim olduğum tarafa gözlerini çevirmişken affedilmesi gereken bir şey yapıp yapmadığı düşüncesi sardı.
 
   Düşündüğümde affedilecek hiç bir şey yapmadım , ama ya o affedilecek bir şey yaptıysa?
   Küçük suçlu çocuklar gibi gözlerini kaçırarak konuşuyor. Hemde bu dersin sonunda bahsettiği "affetmek"ile ilgili düşünceleri ,onun hakkında şüphelenmeme sebep oluyor. Ama aklıma özür dileyebileceği hiç bir durum gelmiyor .

Bunları fakülteden çıkıp kafeye doğru yürüken düşünüyorum. Düşüncelerimde artık hep "O " var.
Bazen sorun şu ki; düşüncelerimde olsun istiyormuyum bilmiyorum ama olmazsa da ondan önce ne düşünmüştüm, zamanımı neye yorduğumu bile hatırlamıyorum.

*
Kafeye gittiğimde hemen namaz vakti çıkacağı için hızlıca personel odasına geçtim ve namazımı kıldım.
 
   Semihi ilk kez burada namaz kılarken gördüğümdeki hali geliyor aklıma..

Namazımın sonunda seccademin arasına özenle başörtümü,eteğimi ve tesbihimi koyuyorum. Başörtüsüne de sıra gelecek diyerek nazlı bir eda ile bakarken iş başına geçmem gerektiği geliyor aklıma  ve hızlıca kalkıp hemen işe yöneliyorum.

İşten çıktıktan sonra yorucu bir günün ardından eve çok zor ulaşıyorum.
Kapının kilidini açarken ve eve girerken alışık olduğum ışığı açarken Semihin söyledikleri geliyor aklıma ,kulağıma sesi..

  Yalnız yaşamak alışkanlık, ama zamanla  güçsüzlük...

Yalnızlığımı hatırlatması beni üzdümü ,sanmıyorum ama ,hani dedi ya yalnızlığını gideren bir insanla yakında tanışırsın umarım diye...

Oturma odasındaki hint yeşili koltuğuma cenin pozisyonunda uzanırken beynim susmuyordu..
Yalnızlık da bunu gerektirir işte . İçinden konuşursun çünkü dışından konuşsan sesini duyan ve derdini dinleyen kimse yoktur.

Eve girerken getirdiğim çerçeveyi ve tavşanı masanın üzerine koymuştum ve şu an uzandığım yerden gözlerim dolmuş olacak ki bulanık görüyorum.
Ağlamaklı ve hafif çatallı çıkan sesimle sanki çocuk gibi konuştum ve kendi halime bir kez daha üzüldüm.

  - Hiç bir zaman bu resimdeki gibi bir aileye sahip olamayabilirim. Ama yanımda beni dinleyen, boş sandalyemi dolduran, çay bardağı almamı sğlayan bir sen ol istiyorum.

Gözümden usul usul yaşlar akıpda ellerime değdiğinde nasıl bu kadar acı çektiğimin farkında bile değildim. Aslında cümleme başlarken sonunu düşünmemiştim ama düşüncelerimin sonunun da ona çıktığı gibi cümlerimin de sonu yine ona çıkıyor.
   Şaşırmıyorum artık ama duygumun adının sevgi olabileceği ve bunun elbetteki karşılıksız olacağı canımı yakıyor.

  Ağlamaklı sesim ve gözlerimin buğuluğu artarken yine dışımdan konuşmaya devam ediyorum .

- Elbetteki karşılıksız olacak .Bir de karşılık mı bekliyorsun! Daha sen kendini sevemiyorken ,başkasının seni sevmesini nasıl bekleyebilirsin?

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 02, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

merhem Where stories live. Discover now