Bölüm 4

118 84 8
                                    

Ölümün verdiği acı, bir avuç toprak ve bir beyaz çarşaf ardında gizlidir.~

Kızım hadi gidiyoruz çabuk ol!

Hazal! Kızım hadi al en önemli eşyanı çabuk ol, gidiyoruz!

Asiye' nin beni uyandırmak için verdiği bütün çabayı duyuyorum ama anlamıyorum. Bu an gerçek mi?Yoksa kâbus mu?

Gamze!

Annem! Gamze!

Sayıklamalarımın farkındayım. Uyanıkmıyım şimdi ben? uyandım mı? Yoksa bu acıyla bu yatağa gömüldüm mü?
Toprağım eksik, bu gerçekliği iliklerime kadar hissettiren kâbusta üstüme atılacak bir avuç toprak eksik..
...
ANNEE!

Hazal! Kendine gel artık.

Uykudan Asiyenin beni sarsmasıyla zar zor uyandırıldım ve bedenim ruhumdan müthiş bir şekilde rahatsız. Saç diplerime kadar terlemişim. Yüzüme yapışan bir kaç saç teli ve ağzımdaki kuruluk. Öldüm de uyandım sanki..

- Hazal iyimisin? Al biraz su iç.

Asiyenin verdiği suyu içerken bir yandan iyiyim anlamında başımı sallıyorum.

Ne kadar da iyiyim ama!

Zor da olsa yatakta ellerimden destek alarak sırtımı yatak başlığına yaslanacak şekilde oturdum ve hemen yüzümdeki saçlarımı da toplayarak saçımı bağladım.

-Saat kaç?

- 7 ye geliyor. Sen kalk bi elini yüzünü yıka. Bende namaz kılayım vakit geçmeden.

-Tamam.

Soğuk suyu yüzüme bir kaç sefer çarpmama rağmen rüya gözümün önünden hiç gitmiyordu.

Keşke sadece bir rüya olarak kalsaydı.. Gerçeği rüya olarak görmek..

Her şeyin mahvolduğu gün.. Kayıpların içinde kendimi de kaybettiğim o gün.

Gözlerimden hala yaşlar akarken bir yandan ne düşünceler peşimi bırakıyor ne de dudağımda fıslıltıyla dökülen kelimeler bana yardımcı oluyor. Hâla ağlarken bir yandan da olan biten herşey gözlerimin önünden geçmeye devam ediyor. Lavabodan destek alarak ayakta kalabiliyorum.

Olmuyor.. Bazen bazı şeyler elinde olmuyor. Yıkılıyor ve sendeki herşeyi de yeniden ve yeniden yıkıyor.

Yaklaşık yirmi dakika sonra hala titreyen ellerimle kendime gelebilmek için, ağlamamı durdurabilmek için kaç sefer yıkadığımı bilmediğim ve kendimden utandığım yüzümle artık odaya dönüyorum.

Titreyen bedenimle odaya geldim. Masada olan tansiyon aletimi hızla aldım. Alışılagelmiş bir hızla tansiyonumu ölçtüm ve tabikide düşük çıktı.
- Düşük çıktı değil mi?

Elinde bir bardak suyla odaya giren Asiyeye evet anlamında başımı salladım.

- Yok su değilde şekerli su içsem daha iyi olacak.

Ayaklandığım sırada zaten şekerli su diye içten bir tebessümle bardağı bana verdi. Beni gerçekten iyi tanıyordu. Şekerli suyu yudum yudum hala titrek olan ellerimle içerken Asiyede ayağa kalkmış ve şalını takıyordu bile.
Suyu içtikten sonra biraz kendime geldiğimi hissettim ve bende ayağa kalkıp üstümü değiştirdim. Tekrar gevşemiş olan saçlarımı açtım ve saçlarımı tekrar daha sıkı bir şekilde bağladım. Hızla hazırlanırken Asiyeyle sanki kâbus görmemişim gibi konuşmaya devam ediyorduk.

- Asiye ben birazdan çıkıcam bu arada.

- Nereye ya! Ben bırakırdım okula. Hem daha senin dersin için saat erken.

merhem Where stories live. Discover now