_Bitti mi _

Odanın kapısını açıp kardeşine _Sakın buradan bir yere ayrılma _diye sıkı sıkı tembihledikten sonra merdivenlere yöneldi...
Ne ile karşılacağını bilmeden ürkekce indi merdivenleri birer birer..
Nefesini tutmuş ve merdivene kadar fırlamış olan kırık dökük eşyalara bakıyordu..
Köşeli olan merdiveni döndükten sonra önce yerde boylu boyunca uzanan kadının bedeni girdi kadrajına..
Nefes almakta zorlanan küçük çocuk sakin kalmaya çalışarak annesinin sessiz sedasız yatan bedeninin yanında elinde bıçak ile çömelmiş olan adamı gördü.

Kafasını arkaya yaslamış ve ruh sağlığının bozuk olduğuna inandırırcasına kahkaha atıyordu.
Salonun ortasında yayılan kanlara bakıp gülüyordu.
Akseli görünce ayağa kalkmış ve elindeki bıçağı sallayarak öfke saçmaya tekrar devam etmişti.

_Bak! Bak gördün mü? Hepinizin sonu bu! _

Daha sözünü bitirmeden hızlı bir şekilde merdivenlere yöneldiği sırada aksel , bir vahşetin daha olacağını anlamış ve babasının önüne geçmişti.

_onu bırak! Baba! Onu bırak gitisn beni al, ben çalışırım, kazanırım baba ben öderim borcunu onu bırak! _

Baba demek ne kadar zor olsada söylemişti.
İkna etmek değil amacı, zaman kazanmaktı.
Nevanın hayatını göz göre göre mahvedemezdi.
Adam, elini hızlı bir şekilde çekip Akseli geriye itmiş ve ikişer ikişer merdivenleri çıkıp Nevanın odasına girmişti..

Küçük kız, yatağında cenin şeklinı almış ve sessizce hıçkırarak ağlıyordu. İçine, içine.
Sertçe açılan kapı ile irkilmiş fakat yerinden kalkmamıştı.
Babası bıçağı arkasına saklayıp, küçük kızın yatağına oturmuş ve kahve rengi yumuşak saç tellerini okşamaya başlamıştı.
Neva irkiliyordu.
Babasının ona her dokunuşunda, her zerresi ile tiksiniyordu.
Sebebini bilmiyordu ama midesini bulandırıyordu bu adam..
Adamın parmakları Nevanın, yumuşak yanaklarını okşarken, annesinin kanının izini bırakmıştı, miniğin üzerine ve saçlarının tellerine.
Yanağında hissettiği ıslaklık ve burnuna gelen o yoğun demir kokusu küçük kızı korkutmuştu.
Elini yanağına koyup bakmak istemiş fakat hareket etmeyi bırakın, nefes almaya bile korkmuştu.

_Annem _

Küçük kız tek bir kelime etmişti sadece.
Adamın yüzündeki anlamsız gülüşler solmuş ve arkasına sakladığı bıçağı iyice sıkıp Nevanın boğazına dayamıştı.
Annesine ne oldğunu bilmese bile burada olmadığını hissediyordu küçük kız.
Eğer annesi burada olsaydı onu korurdu.
Ama gelmemişti.
Sesi çıkmıyordu.
İçinde tarifi imkansız bir duygu vardı.
Nefes alıp verişi iğne olmuş batıyordu sanki küçük kalbine.

Arkadan gelen büyük bir patlama sesi ile babası yere düşmüş ve Aksel koşarak Nevanın gözlerini kapatmıştı....

_şşşş bakma bakma geçti bakma! _

Sertçe yere düşen adamın kirli ve cüsseli bedenine irenerek bakmıştı Aksel.
Daha fazla zman kaybetmeden nevayı kucağına almış koşarak merdivenleri inmeye başlamıştı.
Neva fırsat bulduğu küçük bir delikten etrafa bakmaya başlamıştı.
Salonda uzanan annesini görmüş ve öylece kalakalmıştı.
Masanın üzerinde ki 3 katlı pastasınn yarısı kopmuş ve yere düşmüştü.
Kırmızıya boyanmıştı bu gün her şey..
Annesinin yanında kalan küçük bir kutu dikkatini çekmiş ve abisinin kucağından inip hasır iple bağlanmış olan Kraft kağıt kaplı kutuyu eline almış, annesinin yanına diz çökmüştü.
Aksel kardeşini oradan uzaklaştırmak istemiş ama başaramamıştı.

_Anne tekrar pasta yapmamız lazım düşmüş _

Biliyordu.
Annesi melek olmuştu. Biliyordu masallar yalandı. Mutluluk yoktu. Mutlu son yoktu.
Kaybetmek vardı.
Masalların her zerresi yalanla boyanmıştı.
Kırmızı ile boyanmıştı.
İyiler kazanmıyordu.
Sevenler her zman birlikte olmuyordu.
Buyuzden masallardan hep nefret etmişti .
İçten içe bu büyülü dünyanın sadece hayal ürünü oldğunu bilecek kadar, acımasız bir dünyada yaşıyordu Neva...

_prenses olmak istemiyorum anne _

Yutkundu. Çünkü prensesler ölüyordu.
Annesi bir prensesdi ve kötü adam tarafından yok edilmişti.

_iyiler kaybediyor anne. Ben iyi olmak istemiyorum.... _

Uzaklardan gelen siren sesleri Akseli paniğe sokmuştu.
Eğer gelir ve onları burada görürlerse kardeşini ondan alırlardı.
Ama eğer giderlersede Nevaya kaçak olarak bir hayat sunmuş olacaktı .
Neva, doğum gününde yaşadığı bu acıyı asla unutmayacaktı.
Annesinin boşluğunu kimse dolduramayacaktı.
Sren sesleri susmuş ve arabalar bahçeye girmişti.
Bembeyaz kıyafetleri olan askerler ritmik bir biçimde bahçede koluçlanmış bekliyorlardı.
İki tanesi ise silahları ile eve doğru geliyordu.
Aksel, Nevaya sıkıca sarılıp kulağına eğilmiş ve onu teselli etmeye çalışmıştı.

_Eğer seni benden ayırırlarsa sakın korkma!
Onlara asla boyun eğme Neva!
Seni eğitmek isteyecekler, öğren.!
Anla ama sakın sivil halka karşı kullanılmana müsaade etme. Seni almaya gelicem söz veriyorum. Abine güven ve güçlü ol! Annem gibi....! _

Neva gözünden akan bir damla yaşı elinin tersi ile silmiş ve abisinin kazağına kafasına gömüp sımsıkı sarılmıştı.
Belki son kez kokusunu ciğerlerinde hissedene kadar çekmişti.
Çok geçmeden evin kapısı kırılmış ve iki askerden biri Akseli, diğeri Nevayı kolundan tutarak çekiştirmişlerdi.
Abisinden ayrılan kız, annesinin hediye kutusunu sımsıkı tutmuş ve güçlü bir kız olacağına dair ona söz vermişti.

Dokuz yaşında bir kız çocğu, eğitilmek için devrimciler tarafından alınmış ve on bir yaşındaki bir çocuk kardeşini koruduğu için tutuklanmıştı.
Burası dünya tarafından adalet timsali olan Carım!
İçinde yıkıp döktükleri göz ardı edilen şanına şan katan bir ülke!
Çocukların her birini katil olmak için eğiten, kimseye acımayan bir yönetim.
Sessiz çığlıkları olan, sokakları kırmızıya boyanan, evlerinde huzur olmayan insanların yaşam savaşı verdiği bir yer.
Dünyaya gösterilen madalyon sahibi bir ülkenin ters yüzü...

CARIM'E HOŞ GELDİNİZ..

IN LAK' ECHWhere stories live. Discover now