VII

40 7 3
                                    

Bir sıkıntı olduğunda peşinden zincirleme başka zorluklar da gelir. Bu dünyanın kanunu gibidir. Bunu herkes bilir ama çok üstünde durmaz. Daniel'ın yaşadığı da buydu. Hayatında aldığı en zor kararlardan birini almıştı ve bu kararından sonraki ilk yarışta medyanın sorularıyla uğraşması gerekirken bir de başına bu saçma sapan olay gelmişti. Dedikodular çığ halini almadan bir açıklama yapması gerekiyordu ama öncelikle bunu Heidi ve Lando ile konuşmak zorundaydı. Ama ne diyecekti. "Heidi şey ben ve luisanın fotoğraflarını gördün mü? Hayır hiçbir şey orada gözüktüğü gibi değil. Zaten gözüken bir şey de yok ya neyse.". Bu olmaz diye düşündü. Takımın sosyal medya ekibinden biri aramadığına göre daha görmemişlerdi. Zaman akıyor Daniel düşün diye geçirdi aklından. En iyisi luisa'ya sormak bu benim tek başıma yaşayacağım bir sorun olmayacak zaten. Kendini onayladı. Lando ve Luisa'nın odasına gitmek üzere odadan ayrıldı. 408 nolu odanın kapısına geldi, derin bir nefes alıp kapıyı tıklattı. Lando'nun sesi kapının ardından boğukça duyuldu: 

- Daniel şuan cidden hiç uygun bir zaman değil. 

Daniel alnını kapıya yaslayıp yeniden kapıyı tıklattı. Kapı aniden açıldı, Daniel hafifçe sendeledi.

- Laftan anlamıyor musun? Şuan olmaz dedim. 

Lando kapıyı kapatacakken Daniel araya ayağını koydu sonra da Lando'nun onu ittirmeye çalışmasına aldırmayarak odaya girdi.  Odadaki manzara iç açıcı değildi. Luisa yatağın kıyısına oturmuş, yüzünü ellerine gömerek ağlıyordu. Daniel, Luisa'yı teselli etmek istedi ama bunun ne yeri ne de zamanıydı. Lando kapıyı çarparak yanlarına geldi. 

- Evet bu kadar ısrarla içeriye girdiğine göre anlat. 

" Lando anlatacak bir şey yok sadece muhabbet ediyorduk iki arkadaş gibi."

- Ama siz arkadaş değilsiniz üstüne üstlük bugün tanıştınız bu neyin muhabbeti?

" Formula 1'den, Singapur'dan ve hatırlamadığım başka şeylerden."

- Madem tanıştığınız ilk günden bu kadar muhabbet edecek konunuz var senin odana gidip sabahlara kadar konuşmaya ne dersiniz?

" Lando saçmalama, hiçbir şey olmayan bir fotoğraftan bahsediyoruz. Sadece sohbet ediyoruz ve bu mu oluyor? Dalga mı geçiyorsun?"

- Dalga filan geçmiyorum Luisa'ya da söyledim, bu saatten sonra istediği yere gidebilir ama burada kalamaz.

Arkadan Luisa'nın hıçkırık sesi konuşmayı böldü. 

" Lando şu kızı bu kadar üzdüğüne değecek hiçbir şey olmadı."

Lando için konuşma bitmişti. Daniel'ı yok sayıp balkona çıktı.  Daniel, Lando'nun yanına balkona çıkmayı düşündü ama bu hiçbir işe yaramazdı. Sinirliydi. Saçmalıyordu. Daniel, Luisa'nın  yanına doğru kaydı. Biraz öyle oturdu ama Luisa'nın dinmeyen hıçkırıklarıyla ve sarsılan omuzlarıyla beraber onun da içi acıdı. Luisa'nın önüne eğildi ve zorla da olsa kafasını ellerinden ayırdı. Gözlerindeki yaşları eliyle sildi sonra kolundan tutup Luisa'yı ayağa kaldırdı, lavaboya götürüp yüzüne soğuk suyu çarptı. 

"Şuan hiçbir şey yolunda değil ama merak etme her şey düzelecek. Sadece fazla sinirli. Şimdi ben seni bu halde burada bırakamam o yüzden  eşyalarını topla da sana yeni bir oda ayarlayalım. Ama öncelikle lütfen ağlamayı kes."

Luisa reddedip Lando'nun yanına gitti. Yeniden laf yemiş olacak ki giderken durulmaya başlamış olan yaşlar dönüşte yeniden yanaklarından kayıyordu.  Bu sefer eşyalarını toplamaya başladı, Daniel'da bu sırada resepsiyona gidip bir oda ayarlattı. 10 dakika sonra kapının önünde valiz, çanta ve poşetler dizilmişti. Daniel ve Luisa eşyaları kucaklayıp yeni odaya gittiler. Daniel elindeki valizi uygun bir yere bırakıp masadaki kağıt parçasına telefon numarasını yazdı sonra kağıdı kaldırıp Luisa'ya :

" Bu beni numaram. Bir şeye ihtiyacın olursa çekinmeden arayabilirsin." diyip odadan ayrıldı. Kendi odasına döndüğünde Luisa için o kadar üzüldüğü ama kendinin de farklı bir durumda olmadığı geldi aklına, daha Heidi ile görüşmemiş ve Luisa ne durumda ona mı bakmaya gitmişti. Oflayarak telefonu eline aldı bugün sandığından da uzun geçiyordu. 


Bir Yıldızın SönüşüWhere stories live. Discover now