Bir zamanlar sevdiğin aşkı bildiğin oldu mu?

Start from the beginning
                                    

"Otelde mi kalacaksınız?" diye sordu Yağız düşünceli bir sesle. Kafasının içinde binlerce soru işaretinin koşturduğuna emindim. Planlar yapıyor ve kendi kendine çıkarımlarda bulunuyordu. Tipik bir seven erkek modeli.

"Yok parkta bahçede boş bir bank bulursak orda yatarız diye düşündük."

Tam Yağız kaşlarını havalandırmış bir şey söylemeye hazırlanırken Rüzgâr araya girdi. Bana kalsa sabaha kadar bu ikilinin ozanlar gibi karşılıklı atışmasını dinleyebilirdim. Hipnoz oluyordum onlar konuştukça.

"Betül şaka yapıyor sanırım. Onlara izin almalarını ben söyledim. Evim müsait biliyorsun. Gece geç saatte yurda dönmeleri rahatsız edici olurdu."

Yağız anlıyorum der gibi başını eğdi. Rüzgâr nezaket icabı olduğunu düşündüğüm bir şekilde Yağız'ı kahve içmeye davet etti.

"Geç oldu ama istersen bir kahve içebiliriz."

Normalde Yağız'ın bu teklifi 'ah evet geç oldu haklısın benim de anamgiller bekler' diyerek nazikçe ret etmesi gerekirdi. Benim beklentim buydu açıkçası. Ama o tam aksine komut bekleyen bir çoban köpeğinin kurtların üzerine atladığı gibi bu teklifin üzerine koştu.

İstanbul trafiği gündüz olduğundan daha yoğun olmalıydı. Geceye yeni başlayıp evinden çıkan insanlarla geceyi sonlandırıp evine geri dönen insanlar Tellioğulları ve Seferoğulları gibi karşı karşıya gelmişti. Hepsinin ayrı bir telaşı vardı. Ve bu sürücülerin belki de yarısı alkollü olmalıydı. Diğer yarısı da ticari taksileri sürenlerdi herhalde.

Dönüş yolunda öne oturuyor olmak o kadar rahatsız edici gelmemişti. Koltuğuma iyice yayılıp başımı cama dayayarak dışarıyı seyretmenin keyfini çıkartıyordum. Rüzgâr ve Betül de konuşmuyordu. Radyodan yayılan Serdar Ortaç'ın sesi kulağımı çekiştiriyordu.

"Bir zamanlar sevdiğin, aşkı bildiğin günler oldu mu? Bana güller verdiğin tatlı nameler mevsim oldu mu?"

Rüzgar'a bakamıyordum. Daha yarım saat önce onun bedenini battaniye niyetine üzerime sermişken şimdi ona bakamıyordum. Ne hissettiğimi bilmiyordum. Hayır onu biliyordum. Ama ne düşüneceğimi bilmiyordum. Bu Rüzgar'ın tanıdığı insanlara karşı normal davranışı mıydı? Bana özel bir şeyler var mıydı? Benim yanımda bu kadar rahat olması benimle arasında bir şey olacağına ihtimal vermediği için miydi? Benim hislerimi görmüyor muydu? O ne hissediyordu? Ah gerçekten gey miydi yoksa Betül haklı mıydı? Sorular o kadar çoktu ki, beynimin içi bir konser alanında sahneye çıkacak müzisyeni bekleyen uğultulu, sabırsız insanlarla dolu gibiydi.

"Çok yorulduk," dedi Betül. Sanki ortamda birinin konuşması gerekiyormuş gibi.

"Evet, yorulduk. Ama güzeldi. Değil mi gül güzeli?"

Bana böyle hitap ettiğinde, aslında bana ne şekilde hitap ederse etsin, kalbim eriyip sıvı kıvama geçiyordu. Sanki bana seslenmiyor da kızgın bir kor parçasını göğsümün ortasına koyuyordu.

"Evet," dedim çekingen bir sesle. Yüzüm hala pencereden dışarıya doğru dönüktü. "Güzel bir geceydi."

Hayatımda ilk defa bir konsere gittim biliyor musun? Ve ilk defa bir erkeğin montunun üzerinden de olsa bana sarılmasına izin verdim. İlk defa kalbim ruhuma ağır gelmeye başladı. Kalbim diyorum Mavi Kuş, onu senin ellerine versem alıp saklar mıydın?

"Benim biraz boğazım ağrıyor. Kesin sesim kısılacak. Ayrıca terden su oldum. Ve kimse bana ceketini vermediği için soğuk bir yel sırtımda dans etti bütün gece. Yani hasta da olabilirim. Bana verecek bir ilacın var mı doktor?"

Mavi Kuş ile Küçük KızWhere stories live. Discover now