Bölüm 16 - Parti Fiyaskosu

102 20 9
                                    

*Hatırlatma

En sevdiğim şey olan yeni bir entrikaya başlayacak olmanın bende oluşturduğu bütün heves ve mutluluğu bozan, girmek üzere olduğumuz villanın penceresinden gizli gizli bize doğru bakan eski bir dostum oldu. Doruk'a döndüm, o da onu farketmişti. Kendime hakim olamadım ve yüksek sayılabilecek bir sesle sordum:

-Bu da nerden çıktı şimdi?!*

-Benim aklımdan çıktı.

-Ne?! Onu buraya sen mi çağırdın?

-Evet. Bana, daha doğrusu bize yardımcı olacak.

-Pardon ama, Zerrin'in bize ne tür bir yardımı olabilir?

Tekrar bakışlarını pencereden bize doğru bakan Zerrin'e çevirirken sırıttı.

-Ohoo, sen Zerrin'i tanıyamamışsın anlaşılan. Bir de en yakın arkadaşın olacak!

-Öyleydi, Doruk! En yakın arkadaşım-dı! Şimdi değil.

-Sahi ya, niye bozuşmuştunuz siz?

-Bilmiyorum. Bozuşmamıştık. Olaylar öyle gelişmişti.

-Demek öyle... Hmm... Neyse, hadi yürü de gidelim. Bugünlük iyi anlaşmaya bak sen de Zerrin'le.

-İyi. Yürü o zaman.

Böylece sonunda parti evine girebildik. Normal bir parti mekânıydı: kocaman bir villa. Ama burada yapılabileceklerin en iyisi yapılmış, bütün ev çok iyi değerlendirilmişti. Girişte sag tarafta küçük bir havuz, sol tarafta açık büfe, karşı tarafta ise müzik sistemi içeri giren herkesi mükemmel bir partiye buyur ediyor, hazırlıyor gibiydi. Koskoca villa bir sürü insanla doluydu. Nefes almanın bile zor olduğu bu partide, insanların arasından yavaş yavaş sıyrılarak üst kata doğru ilerledik. Girişten biraz ilerleyince karşımıza çıkan köpük fışkırtan borular, birkaç adım ilerisinde ise merdivenler ve merdiven basamaklarında birbirinin neredeyse içine girecek çiftler orta düzey bir partideymis hissi verse de bu partinin arka planında ne tür işler döndüğünü tahmin edebiliyordum. Başıma yine türlü türlü dertler açılacağından o kadar emindim ki... Öyle de olacaktı zaten.

*****

Doruk defalarca okuyup ezberlediği kağıtları yavaşça katlayıp cebine koyarken biraz ötesindeki Zerrin de her zamanki gibi donuk bakışlarını yere sabitlemiş, elleri göğsünde duruyordu. Bense odanın bir köşesinden onları izliyordum.

-Biliyor musunuz? Size baktıkça içim kararıyor, diye atıldım.

Doruk, ellerini ovuşturduktan sonra bana doğru yürürken cevap verdi.

-Madem öyle, partiye in o zaman.

Bunu söylerken yüzündeki ifade ve bakışlarındaki şeytani hal beni rahatsız edip düşündürmüştü ama sonra, öylesine bir posta koymadan ibaret olduğunu düşünüp yaslandığım duvardan doğruldum ve kapıya doğru ilerledim. Birkaç saniye içinde giriş katındaydım...

Aşağı indiğimde karşılaştığım insanlardan hiçbirini tanımadığımı farkettim. Bu, biraz ürkütücü bir durumdu ama hayatımda şimdiye kadar yaşadığım onca tecrübeyi düşününce, olaganlaştı, basitleşti bir anda gözümde... Böylesine az bir ömre binbir türlü şey sığdırmış biriydim sonuçta.

Kısa süreli derin düşüncelerimin ardından tekrar etrafa odaklandım ve belimi biraz daha dikleştirdikten sonra salonun en sakin yerine, bar masasına doğru ilerledim. Partinin bu sakin ve diğer bölümlerine kıyasla daha sessiz olan kısmını benim dışımda tercih eden yalnızca 3-5 kişi vardı. Uzun masanın boş tarafına geçip oturdum; sırayla dizili ve bakışlarıyla beni neredeyse yiyen, sözüm ona centilmen beylerin olmadığı tarafa... Bugün, benden beklenenin aksine, yabani kızı oynamanın ve partiden biraz uzak kalmanın daha mantıklı olduğuna karar vermiştim. Normal şartlarda böyle bir durumdan utanç duyardım ama şimdi, ne yüksek sese ne de içki ısmarlama ayağına sulanacak yarım akıllılara tahammülüm yoktu. Aklım karmakarışıktı. Bir yandan uzun süredir göremedigim Burak'ı, Mine'yi ve babamı merak ediyor; bir yandan da Doruk, Zerrin ve Çağın'ın sıradaki hamlelerinin ne olduğunu kestirmeye çalışıyordum. Bu partide ne halt yemek için duruyorduk? Hala ne bekliyorduk? Ve son olarak, Doruk neyi ezberlemeye çalışıyordu? Az önce de dediğim gibi, aklım karmakarışıktı ve tüm bu düşünceleri kafamdan atamıyordum. Bar masasında öylece oturmuş, etrafı seyrediyordum.

ENTRİKAWhere stories live. Discover now