Bölüm 12- Doruk Laneti

157 21 18
                                    

Multimedia'da Doruk var!!
Bu bölüm canım sıra arkadaşım Silan Kişi'ye gelsin. Eziyetlerime katlandigin için bile tesekkurler Silan :) Okuduğunuz için teşekkürler. Vote ve yorumlari bekliyorum. İyi okumalar.

*Hatırlatma

Adımlarımızı hızlandırdık ve babamın ofisine doğru yola koyulduk. Madem Çağın hayatıma bir şekilde girmeyi tercih etmişti, ben de onu gerektiği gibi kullanacak, ondan faydalanacaktım. Hayatıma isteğim dışında giren herkese yaptığım gibi...

-Bunu sen istedin, Çağın. Sen istedin.*

Yaklaşık yarım saatlik sessiz, ketum bir yürüyüşün ardından ofise ulaştık. Hızlı adımlarla asansöre doğru ilerledik. Asansörü çağırdık, gelmesini bekliyorduk ki bir anda arkamızdan gelen sesle ikimiz de irkildik. Seslenen babamdı. Babam, eniştem, Çağın... Tam kadro arkamızdaydılar. Muhtemelen girişin birkaç metre uzağındaki sunum odasından çıkarken farketmislerdi bizi. Bu güzel rastlantı üzerine, asansörün önünü terk ederek babamların yanına doğru ilerlemeye başladık. Babam duygusuz, eniştem şaşkın, Çağın ise öfkeli bakıyordu. Mine ve ben kendimizden emin adımlarla- en azından ben öyleydim- babamların yanına doğru ilerlerken ben de Çağın'ı nasıl ikna edeceğimi düşünüyordum. Muhtemelen nedenini öğrenmek isteyecek, böylece bırakmayıp dibini eşelemeye ve kontrolü bir şekilde eline almaya çalışacaktı. Belki de ona böyle bir koz şansını vermek aptallıktı. Ya da belki de anlayışla karşılayıp yardımcı olmaya çalışacaktı. Her ne kadar düşük bir ihtimal olsa da öyle olmasını o kadar istiyordum ki... Ama sonra nedense içimden bir ses daha fazla saçmalamamam gerektiğini hatırlattı: " Benim ben olmam bile Burak'ın sinirlerini fena halde bozacaktır." Çağın söylemişti bunu. Hem de öfkeli ve sinir bozucu bakışlarıyla Burak'ı süzerken... Bu da ona güvenmenin yalnızca bir aptallık olduğunu gösteriyordu.

Ben kendi içimde Çağın'ın mahkemesini gerçekleştirirken biz çoktan babamların yanına ulaşmıştık bile. Dalgın dalgın düşünmemden şüphelenen eniştem iyi olup olmadığımı sordu. Bense ıyi olduğum manasında başımı salladım. Sonra da babam söze girdi:

-Az önceki rezalet de neyin nesiydi Beray?

Cevap vermedim. Çünkü vereceğim cevabın aramızda bir tartışma doğuracağı kesindi. Cevap vermememden cesaret alan Çağın da fırsatı kaçırmayıp araya girdi:

-Bir saat önce hava atıp, laf koyup, gitmesini biliyordun ama! Bu suskunluk ne şimdi? Pişman mı oldun küçük hanım?

Gözlerini kıstı ve sırıttı. Ben de buna karşılık gözlerimi kıstım, dudağımı hafif büktüm ve başımı dalga geçercesine salladım.

-Evet, ama sana ettiğim laflardan dolayı değil, babama saygısızlık ettiğim için... Anladın mı?

Gülümsemesini genişletti. Onun bir şey demesine kalmadan egosunu biraz önce kabarttığım babam araya girdi.

-İyi ettin kızım. Zaten bir sokak serserisi için babanı üzmene değmez, dedi şişerken.

Çağın, babamın bu ani yumuşaması üzerine afallamışa benziyordu. Sırıttım. Ne bekliyordu ki? Efendisi benim olduğum dünyama bir anda girip bana karşı bir zafer elde edebilmeyi planlıyor olamazdı herhalde.

Babamdan sonra oluşan kısa süreli sessizliği bozan ben oldum.

-Babacım, eğer iznin olursa, Çağın ile yemeğe çıkma fikri...

-Elbette ki çıkabilirsiniz. Karı-koca sayılırsınız zaten.

Çağın ikinci şaşkınlığını yaşarken, ben de yalancı gülümsememi zr da olsa genişlettim. Çağın'a ihtiyacım olmasaydı vereceğim cevabı bilirdim ben ama, neyse. Şu an sadece Çağın'ı yanına alıp en kısa sürede Doruk'un mekanına gitmeliydim.

ENTRİKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin