Bölüm 15 - Bu da nerden çıktı?

122 19 5
                                    

Bölüm biraz geç ama biraz daha uzun. Multimedia'da bölümde geçmese de Çağın var. İyi okumalar. Vote ve yorumları bekliyorum.

*Hatırlatma

Doruk'tan bu cevabı da aldıktan sonra, beni eve götürecek birisinin olmasının verdiği rahatlıkla gözlerimi yumdum ve kendimi uykunun ve Doruk'un kollarına bıraktım.

Artık, hayır mı getirir, şer mi?
Bilinmez... *

Uyandığımda beyaz duvarlı bir odadaydım. Odanın eşyaları da duvarları gibi bembeyazdı. Ve garip bir şekilde, sürekli hafif hafif sallanıyormuş gibi hissediyordum. Bir de şu tuz kokusu... Neden böyleydi, bilmiyordum. Belki de başım döndüğündendir diye düşünüp üzerinde fazla durmadım. Ama bunun da altından bir şey çıkacağından o kadar emindim ki...

Uzandığım yatağa dönüp baktığımdaysa kolumda hiçbir serum olmadığını farkettim.

Tuhaf...

Onca darbeden sonra, hele bir de kurşundan sonra kesinlikle daha kötü bir durumda olacağımı düşünmüştüm. Yoksa, her şey yine bir rüya mıydı? Belki de öyleydi... Ama eğer öyle olsaydı evimde uyanırdım. Bu her yeri beyaz odada değil...

Ben henüz neler olduğunu tam kestirememişken birden odamın kapısı açıldı ve içeri Doruk girdi.

-Oo, boksör hanımımız uyanmış!

Gülümsedim.

-Saçmalama Doruk.

-Ringte levyeyle harikalar yaratırken öyle demiyordun ama.

-Sahi, o Dişi Bulldog mudur nedir? O neden hiçbir şey getirmemişti? Silah, bıçak filan...

-Sen onu bilmezsin. Kendine çok güvenir o. Hatta şimdiden seninle bir rövanş için hazırlanıyordur bile.

-Yok artık.

Güldük. Doruk, duvara yaşlanmış, elleri cebinde bana bakıyordu. Üstünde kot gömlek, kolları kısa, kahverengi bir ceket ve altında da kahverengi detaylı keten bir pantolon vardı. Hep olmasa da arada bir böyle güzel giyinirdi. Peki bugünün özelliği neydi?

Ben dalmışken Doruk sessizliği bozdu.

-Ne kadar süredir uyuduğunu biliyor musun?

-Hayır, ama birkaç gündür sanırım.

-Eh, sayılır. On sekiz gün senin için 'birkaç gün' kavramına giriyorsa...

-Ne?! Bu kadarı da fazla ya! Hepsi senin suçun Doruk!

-Pardon ama, benle ne alakası var şimdi?

-Bilmem. Beni zorla oraya senin götürdüğünden olabilir mi acaba?!

-Ah, tabi. Orası öyle. Ama...

-Ama ne?

-Herneyse işte Beray!

-Tabi tabi. Herneyse! Senin tuzun kuru tabi. Babam şimdi deliye dönmüştür. Ah tabi bir de okul var.

-Bak, en azından okulu dert etmene gerek yok. Yola çıkmadan önce, babanın müdürünüzle konuşup son sınıfı geçmeni sağlayacağını duydum. Üniversiteyi de boşver gitsin. Değil mi ama?

Güldüm. Hatta istemsizce ve çirkince kahkahalar attım.

-Ne demezsin. Neyse, en azından diplomamı alabileceğim.

Sonra duraksadim ve devam ettim.

-Bir dakika... Yola çıkmadan önce derken?

-Ops...

ENTRİKAWhere stories live. Discover now