Son Bakış & Acı Son

100 5 12
                                    

Ağustos, 1553/Topkapı Sarayı
Sonunda beklenen mektup gelmişti. Şah Tahmasp Şehzade Mustafa'nın adına yazılan mektuba cevap vermiş ve bu cevap saraya ulaşmıştı.
Şehzadenin kendisine ihanet ettiğine inanmayan Sultan Süleyman derin bir sûkuta bürünmüştü şimdi. Mektubu okuyunca dairesine çekilmişti ve kimseyi görmek istemiyordu. Öyle ya şahın yazdığı mektup şehzadenin ihanetinin kanıtıydı.
Hürrem ve Mihrimah ise oldukça mutluydu. Sultan Süleyman'ın vereceği kararı bekliyorlardı. Mihrimah ilk başta kararsız kalsa, vicdanının sesiyle boğuşsa da vicdanına galip gelmişti. Abisinin sonunun hazırlanmasına yardım etmişti. Ana kız başbaşa otururken bir haber geldi. Sultan Süleyman bir karar vermişti, sefere gidecekti. Böylece kendisinin sefere çıkamayacak halde olduğunu düşünenlere kudretini kanıtlayacaktı. Hürrem zafer kazanmış bir edayla otururken bu kararı anlayamayan Mihrimah endişeyle konuştu:
-Ya Şehzade Mustafa? Hünkarımız inanmadı mı yoksa?
Kızının endişeli tavrına gülümseyerek karşılık verdi Hürrem Haseki:
-Endişelenme, bu sefer şehzadenin sonu olacak.
Gülümsemesi daha da yayıldı yüzüne:
-Hain şehzadenin kaderi çoktan yazıldı.
Hürrem çok iyi tanıyordu Sultan Süleyman'ı. Sessizliğinin arkasındaki sebebi iyi biliyordu. Haklıydı da. Bu sessizlikte kendisiyle boğuşmuştu Sultan Süleyman. Neticede hükümdar olarak vermesi gereken kararı vermişti. Şehzade Mustafa idam edilecekti. Sultan Süleyman'ın başlayan sefere bizzat katılmasının ardındaki asıl sebep buydu: Oğlunun canını almak için gidiyordu padişah...

1 Ay Sonra(Eylül, 1553)/Konya Sarayı
Sabah bir ulağın getirdiği ferman adeta bomba etkisi yaratmıştı Konya Sarayı'nda. Herkes huzursuzdu, herkes derin düşüncelere dalmıştı.
Sefere çıkan ordu takriben bir ay sonra Konya yakınlarında olacaktı. Ordu Konya civarındayken Şehzade Mustafa'nın da orduya katılması emredilmişti. Bu emrin çıkan dedikoduların ardından gelmesi herkesin canını sıkmıştı.
Mahidevran:
-İçimde kötü bir his var Mustafa'm, gitme ordugaha, dedi bir kez daha. Saatlerdir dil döküyordu oğluna Çerkes prensesi. Ancak nafileydi çabaları. Mustafa:
-Şayet gitmezsem bu isyan sayılır validem, dedi kararlı bir sesle.
Raziye de annesiyle aynı fikirdeydi:
-Abi, validem haklı. Evvela dedikodular, şimdi bu ani karar... Bunlar hayra alamet değil.
O sırada Rümeysa içeri girmişti. O da en az diğerleri kadar tedirgindi. Mustafa'ya zarar gelme ihtimali çok korkutuyordu onu. Mustafa, herkesin içinden geçen, herkesin aklının en ücra köşesinde kendini gizleyen fikri dile getirdi:
-Siz babamın bana kıyacağını mı düşünüyorsunuz?
Mahidevran Haseki kaçırdı gözlerini. Rümeysa korkuyla derin bir nefes aldı. Raziye konuştu bir tek:
-Her ne olursa olsun temkinli olmalıyız.
Mustafa kız kardeşinin güvensizliği karşısında şaşırmıştı:
-O bizim babamız Raziye. O bizim babamız... Bir insan nasıl kıyar evladına? Siz nasıl düşünürsünüz bunu?
Mahidevran üzgün bir sesle konuştu:
-Sen bir şehzadesin. Bir şehzade her ihtimali hesap etmelidir.
Mustafa da farkındaydı bu karanlık ihtimalin. Ama duymak istemeyen biri kadar sağır biri yoktur bu cihanda. Duymak istemiyordu babasının onu öldürme ihtimalini. Bu yüzden daireden çıktı.
Rümeysa endişeyle:
-Ne yapacağız şimdi? diye sordu.
Buna verecek bir cevabı yoktu kimsenin. Sessizlik, daireye hükmetmeye başladı.

Aradan saatler geçmiş, hava kararmıştı. Mustafa ve Rümeysa başbaşaydı. Karanlık ihtimal ikisinin arasına sinsice girmişti, ikisi de tek kelime etmiyordu.
Rümeysa sessizliğini bozdu:
-Sultanlarımız haklı Mustafa. Gitme...
Mustafa keder dolu bakışlarını sevdiğine çevirdi:
-O benim babam Rümeysa. Babam... dedi kendi zihninde yankılanan düşünceye karşı çıkar gibi.
Rümeysa elini Mustafa'nın yüzünde gezdirdi:
-Valideni, kardeşini düşün Mustafa. Beni düşün. Evlatlarımızı düşün. Şayet bu ihtimal doğruysa... Yalvarırım gitme, dedi gözleri dolu dolu.
Mustafa üzgün ama emin bir sesle konuştu:
-Aklından çıkar bunları. Benim babama itimadım tam. Ne ben ona ihanet ederim ne o bana.
Rümeysa derin bir nefes aldı:
-Askerler, ahali, devlet adamları... Herkes senin tahta çıkacağın günü bekliyor. Müstakbel padişah diyorlar sana... Ya Sultan Süleyman seni iktidarına tehdit olarak görüyorsa? dedi.
Bu sözler Mustafa'yı derin düşüncelere sevk etmişti. Aklı etrafındakilere inanması gerektiğini söylerken yüreği... Yüreği babasına inanmak istiyordu. İnandı da. Padişah ve şehzadeden evvel onlar baba ve oğuldu. Babası ona kıymazdı, kıyamazdı.

Aşkın Sonu: Mustafa & RümeysaΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα