-" Altı üstü 10 tur be manyak, paslanmışsın baya "

Üsteğmenin bu cümlesiyle Ellerindeki silahları bıraktılar.
Fahir Adini kovalarken yatakhaneye girdiler.
O sırada Merter ve Mus'ab Ferhat'tan yiyecek koparma telaşındaydı

Merter :" La oğlim sanke vereceğin zımbırtı büyük bir şee"

Mus'ab :  Ferhat bak kardeşim ben Merter değilim. Ver şu jelibonu bölüşelim. Söz görevden dönünce sana iki paket alacam"

Ferhat : yalan söylersen künyeni alırım ona göre

Mus'ab : Tamam lan söz

O sırada Selahattin abi yatakhaneye girdi.

-İmam şu peşkiri (havluyu) verisen mi? La camışlar daha mı oyniseniz!?
Yarın şavak operasyanı vardır uyuyun da gurban. Namazınızı gılduniz mi 

- Fahir " Kıldık ağabey sağolasın". Dedi   İyi sıyırmıştım. yoksa iyi döverdi bu deve.

Tüm Tim hazırlıklarını tamamlamış, uykuya dalmaya çalışıyordu.
Fakat bir türlü uyuyamadılar.
Dağlarda taşların üzerinde baldan tatlı gelen uyku, şuan yumuşacık yataklarda batıyordu.
İmamın(Mehmet) türküye başlamasıyla Takoz da(Ali) eşlik etti
Rabbim her dağa kendine özgü kar yağdırıyordu.
Kimisi sağlıktan anlıyordu, Kimisi türküden. Kimisi aşık olacak kadar korkaktı, Kimisi kara sevdaya düşecek kadar cesur.
Her biri biraz eksikti işte. Ama bir olunca tamamlanıyorlardı.

Genç adam şiir defterini açtı. her operasyona gitmeden önce yaptığı gibi kalemini aldı ve yazmaya başladı.
Fakat şiir değil bir mektup hapsetti bugün satırlara.
Sevdalısı şiir dinlemeyi çok severdi.
Onun şiir Yazdığını da biliyordu fakat hiç şahit olmamıştı.
Sevdiği İki yıldır Tim arkadaşı Zerdayla beraber yaşıyordu. Onun ilk gözlerine baktığı zaman günah olan birşeyi yapsa bile buna hakim olamadı. Oysaki Zerda'nın bile gözlerine bakmamıştı Yaralanmasına rağmen.

Yazmaya başladı ;

" Bugün bir kez daha bekleyenim olmadan göreve gidiyorum.
Belki biraz bencilce ama benim arkamdan birilerinin beklemesini istiyorum. Sevdiğim gözlerine baktım affet beni. Fakat unutma Rabbim birgün bizi bir edecek. Eğer bu defteri okuyorsan muhtemelen ya şehit olmuşumdur yada biz, bir olmuşuzdur.
Rabbim biliyor ya sana olan sevdamı.
Yüreğim bir yaprak misali savruluyor.
Süveydam, yorgunum kavuşamamak acıtıyor bu göçebe ruhu.
Bir yuva arıyor kendine. Aidiyet duygusundan yoksun büyümüş biri...
Ait olmak istiyor bir ruha. Yalnızca rabbi, vatanı ve kendi için çarpan bir yüreği istiyor bu beden.
Bencilce şehadetini gözleyen birini istiyor. Kara sevdaya bulaşacak kadar kadar cesur, Koca bir yalnızlık kadar korkak bu ruh.
Süveydam lisanım bağlı, kalbim meftun. Zevahire aldanma.
Zerda ile haber göndereceğim sana...
Korkuyorum cevabından. Öteden sonucu bilmeden sevmek acıtmıyor da, senin başka bir ruhu sevebilmen acıtıyor.
Ben deli sevdalar yaşarım dağları geçerken. Her keleş sesinin ardından yas tutarım.
Bazen yok olur sesim soluğum,bazen kükrer dağlara çıkar bu adam.
Sana söz veremem fakat vatanıma veririm bercestem... "

                            ***
Genç kız nöbetten çıkarken istifa dilekçesini yarın vermek üzere kitaplığına koydu.
Zerda operasyona gidecekti bugün.
Genelde evde kalırdı fakat bugün kışla da   uyumaya karar vermişti. ona tahsis edilen odada kalmak istemiyordu. Arkadaşını uğurlamak adına hızlıca  eve geçti.
Birşeyler hazırlayacaktı. Birliğe epeydir yemek götürmüyordu. Önceki günden sardığı sarmaları ocağa koydu.
Poğaça hamurunu yoğurmaya başladı peynirli ve patetesli poğaçaları fırına koydu. mutfağı toparladı. Hazırladığı meyve sularını şişelere doldurdu.
Saat üç buçuğa geliyordu hızlıca hazırlandı.
Sarmayı kontrol etti, evet pişmişti. Eşyaları poşetlere doldurarak birliğe yol aldı.
Biraz ağır mıydı sanki bu poşetler?
Neyse ki yetişmek üzereydi. Kağıda duran nöbetçi askere selam verdi ve kimliğini göstererek içeriye girdi.

Sevda Uğruna Where stories live. Discover now