28. TATLI KÂBUS

5.3K 375 122
                                    

Bir sonraki bölümü saat 14.00 civarında paylaşacağım fakat final bölümü hakkında kararsızım. Oldukça heyecanlı ve sabırsız olduğum için gündüz vakti yayınlamak istiyorum fakat saate karar veremedim. Buraya bunun hakkında düşüncelerinizi bırakabilirsiniz. 💜

Keyifli okumalar.

"Gerçekten beni tanımanı istiyorum, çünkü çok merak ediyorum: benden nefret mi edeceksin, yoksa sevecek misin?"

Afallamış gibi ona bakarken gülümsedi ve arkama baktı. "Sanırım tam zamanında geldik." Dedi.

Nefret mi edeceksin? Yoksa sevecek misin? Bu cümle aklımın her bir köşesinde dolanıyordu. Yutkunup arkama döndüm. Nisa ve Sanem'i gördüm, ikisininde elinde piknik sepetleri vardı. Bu konuyu sonra düşünmeye karar verip aklımın arka köşelerine yerleştirdim. Ardından kızlara doğru yürümeye başladım. "Ay çok yoruldum, sırf trafik var diye metroyla geldik." Dedi Sanem sitemle. "Aa metrocuğuma laf ettirmem, mis gibi geldik işte." Dedi Nisa cevap olarak.

"Selam," dediğimde Sanem elindeki sepeti bırakıp boynuma atladı. Gülerek ona sarılırken, "Çok özledim. Hoş geldin." Dedi ve geri çekildi gülümseyerek. Bende gülümsedim. Nisa da bana sarıldığında aynı şekilde karşılık verdim. Geri çekilirken, "Şurada tüm karizmasıyla telefonla konuşan bir Savaş mı görüyorum yoksa bana mı öyle geliyor?" Dedi Sanem.

Arkama döndüğümde gerçekten de ağacın önünde telefonla konuştuğunu gördüm. Önüme dönüp boğazımı temizledim, "Beni bırakmaya gelmişti." Dedim. Sanem aniden heyecanlı bir çığlık atıp etraftaki insanların, Savaş'ın bile bize bakmasını sağladı. "Havada aşk kokusu aldım!" Dediğinde gözlerim kocaman açıldı. Tam o sırada Savaş yanımıza geldi.

"Merhaba." Dedi Sanem, bunu söylerken kuşkulu bakışları üzerimdeydi. Ona uyarıcı bakışlar attığım sırada Nisa ve Savaş'da selamlaşmıştı. "Şuraya geçelim, güzel duruyor." Dedi Nisa ileriyi işaret ederek. Yürümeye başlamışken, "Size iyi eğlenceler. Ben gideyim." Dedi Savaş durarak. "Aa neden? O kadar gelmişsin, bari biraz kal." Dedi Sanem hemen. "Aynen." Diyerek ona katıldı Nisa. "Yok, gerçekten rahatsızlık vermek istemem." Dedi Savaş mahçup bir tavırla. Bu hali de beni şaşırtmıştı, çünkü direkt teklifin ortasına atlar diye düşünmüştüm. Gerçek karakterini ortaya çıkarıyor ve bence çok iyi yapıyor değil mi?

"Kızım sende bir şeyler desene," Dedi Nisa dişlerinin arasından. Sessizce derin bir nefes verip Savaş'a döndüm. "Bizimle bir şeyler ye, sonra gidersin." Dediğimde, "Olur." Diye cevap verdi. Tekrardan yürümeye başladık. Ben önden giderken Sanem hemen yanıma gelip, "Aman aman, Talya'sını hiç kırmazmış da..." Hemen ona bakıp, "Sessiz ol! Şöyle imalarda bulunmayı kes Sanem, lütfen." Dedim sadece onun duyabileceği bir tonda. "Ay üf, tamam be." Dediğinde derin bir nefes verdim.

Dakikalar sonra güzel ve boş bir alana kurulmuştuk. Masa yerine çimenleri tercih etmiştik. Tam ağaca yaslanarak oturacaktım ki Savaş benden önce davranıp oturdu ve ağacın gövdesine yaslandı. "Bilerek mi yaptın?" Diyerek yanaklarımı şişirip ofladım ve karşısına oturdum. "Yoo." Dedi gülümseyen bir tavırla. Bir şey demeyerek sepetlerdeki eşyaları çıkarmaya başladım. Sanem cidden bir sürü şey hazırlamıştı. "Çay mı kahve mi?" Dedi Nisa elindeki termosları göstererek. "Bira?" Dedi Savaş. Ona ciddi mi diye baktım.

"Sence şu güzelim patatesli börekle elin birası beraber gider mi?" Dedim elimdeki böreği göstererek. Savaş doğruldu ve bir anda elimdeki böreği kapıp ayı gibi kocaman bir ısırık aldı. Şaşkınca ona bakarken, "Haklısın, güzelim börekle bira gitmez. En iyisi çay alayım." Dedi. Sanem ve Nisa'ya baktığımda Nisa'nın bana siz hayırdır? Bakışları attığına ve Sanem'in de gülmemek için zor durduğuna, ayrıca kaş göz işaretleri yaptığına şahit olmuştum.

Dolandırıcılar Çetesi Where stories live. Discover now