"Kim peki? Saraçoviç mi gerçekten?"

"Bilmiyorum," dedi Emre.

"Kim olduğu yazıyor." dedi Uysal, polisin gözlerinin içine bakarak.

"Alttaki büyük 'B' harfini diyorsan..." dedi Emre fakat devamını getirmedi. Karakola gelenin ona yeni bir bilgi vermek üzere olduğunu sezinlemişti. Ne var ki bu bilginin, peşinden koştuğu ipuçlarını birbirine bitiştirecek bir düğüm olacağını tahmin edemezdi.

"Gözlerini kıs."

Emre nota bakıp gözlerini kıstı. Harfler birbirine karışırken sütunlar yekpareleşiyor ve bir harfi andırıyordu. H harfini... B'nin hemen üstünde. Güneşe bakan fotoğraf makinesi diyaframı gibi kısılan gözleri tekrar fal taşı gibi açıldı. Zihni bozuk kaset misali harfleri tekrar ve tekrar döndürüyordu. H... B... H... B...

Laloviç'in nasıl öldüğünü hatırladı. Ateşli bir silahla, başından vurularak. Tıpkı diğer tüm Hande Bulut fedaileri gibi.

֎

K A T Y A

Aynı gün
Varnata, Avarya

Çaycı, Ekin Başak Partisi merkez binasının toplantı odasının kapısını tıkladı. "Gelin!" cevabını duyunca içeri girdi.

Katya saçlarını dağınık topuz yapmış, resmi bir kıyafet değil tişört giymişti. Uzun ince toplantı masasının bir ucunda tek başına oturuyordu. Önünde final sınavlarına çalışan bir öğrenci gibi açılmış kitaplar, defter sayfaları ve yapışkanlı kâğıtlar vardı. Masada silgi tozları dolaşıyordu. Çaycı, sabahtan beri getirdiği dokuzuncu bardağı alıp yerine onuncusunu koyarken Katya'ya yiyecek bir şey isteyip istemediğini sordu.

"Sağ olun, yemeyeceğim." dedi Katya kafasını kaldırmadan.

"Sabahtan beri hiç ara vermediniz Sürekli çalışıyorsunuz. Öğle yemeğinde de yoktunuz. Hasta olmayasınız."

"Teşekkür ederim. Canım hiçbir şey istemiyor."

Çaycı başını sallayıp odadan çıktı.

Masanın üstü küçük bir kütüphaneye dönüşmüştü. Sosyalist düşüncenin temel kaynakları; Marx, Engels ve başka filozofların kitapları; Lenin gibi yöneticilerin kitapları, Katya'nın lise zamanından kalma defterler, tarihte sosyalist devrim yapmış ülkelerle ilgili notlar ve boşanmış meşhur bir kadın olarak eşinin soyadını kullanmaya devam etmek için vereceği dilekçe karışık olarak duruyordu.

Başa dönmek istiyordu, en başa. "Tol" adlı romanın ilk cümlesindeki gibi, devrimin vaktiyle bir ihtimal olduğuna inandığı güzel günlere. Zaman, evliliğindeki heyecanı çürüttüğü gibi hayallerini de küçültmüştü, dünyayı değiştirmeye uzanan hayallerini partinin oy oranını yüzde sıfır bir artırmak ya da evinde kavgasız bir akşam daha geçirmek gibi kişisel, geçici, anlam yoksunu olduğu kadar can sıkıcı dertlere dönüştürmüştü. Bu yüzden neye inandığını hatırlamak, evladına isim olarak verdiği ideali canlandırmak istiyordu.

İdeolojisini sıfırdan yapılandırmalıydı. İlk ve en temel sorulara dönerek bir amaç belirlemeli; ardından bugüne dek dünya üzerinde yapılmış devrimleri bilim insanı edasıyla inceleyip hatalarını ayıklamalı ve Avarya şartlarına uyumlu kendi teorisini kurmalıydı.

Katya toplumu sınıflara bölünmüş olarak algılardı. Tüccarlar ve patronların, üretim araçlarının verdiği güçle devleti ele geçirdiklerini görürdü. Her şey onların istediği gibi olurdu. İşçiler ise günlerinin büyük bölümünü çalışarak geçirip emekleriyle ekonomik çarkı döndürmelerine rağmen söz hakkına sahip olamazlardı. İşçi sınıfından milletvekili olanlar dahi tüccarların, patronların dümen suyuna gitmek zorundaydı ki makamını kaybetmesin.

Avarya OyunlarıWhere stories live. Discover now