6. Bölüm: Run For Your Life

68 10 8
                                    

Roxy, sahanın ortasında esneme hareketleri yaparken lacivert renkli bisikletçi şortunu ve bol beyaz tişörtünü üzerine geçirmişti. Gözlüklerini soyunma odasına bırakmıştı. Kasım ayına girmek üzerelerdi ve hava gayet serindi. Ama genç kız, yarım kollu tişörtüyle serin havanın kendisini dinçleştirdiğini hissediyordu. Siyah lastik tokasıyla kuzguni kara saçlarını arkadan bağladı ve bacaklarını esnetmeye başladı. Belki biraz koşarak ısınabilirdi. Üzerindeki gerginlik had safhadaydı, çünkü etrafta tonlarca insan vardı. Hepsi de tribüne yerleşmiş, seçmelerde bu senenin yeni parlayacak yıldızlarını görmeye gelmiş seyircilerdi.

Az sonra hakemlik yapacak olan Anka kulübünün Field-Run kaptanı Mark Richards'ın yanına adımladı.

"Hep böyle kalabalık mıdır?" diye sordu suratını ekşiterek Roxy.

"Aslına bakarsan seçmeler değildir. Ama birini izlemeye geldiklerini duydum." dedi masumca. Sonra ona muzipçe göz kırpıp Koç Lewis'in yanına ilerledi.

Tribündekiler iyi bir şov bekliyorlardı. Roxy ise kendini onları eğlendirmek için köle edilmiş bir gladyatör gibi hissetti. Gücü olmayan ıskartanın seçmede başına gelecekleri izlemeye geldiklerine emindi. Hatta Lena Tennyson ve Tyler Banner patlamış mısır bile getirmiş olabilirdi. Başını kaldırıp tribüne bakarken elini güneş ışığına karşı siper etti. Arkadaşlarını görmeye çalışsa da bu imkansız gibiydi. Vazgeçip başını eğdi.

Ağaçlık alanın Field-Run sahası için şekillendirilmiş arazisinin kenarında bekliyordu. Arazi en az bir futbol sahası genişliğindeydi, belki daha büyüktü. Ama irili ufaklı tepeler, kayalar, karanlık ağaç kümeleri, hendekler ve çalılar ile doluydu. Yani aslında klasik ağaç korusunun etrafına tribünler eklenmiş, irili ufaklı açık alanlar yaratılmış, birkaç doğal ve yapay zorluk eklenmişti. Ayrıca seyircilerin her şeyi net görebilmesi için Roxy'nin hiç görmediği kadar yükseğe inşa edilmişti tribünler.

Birkaç gün evvel seçmelerin nasıl yapılacağı merak konusu olsa da kısaca şöyle söylemişti Isabel; gayri resmi bir field-run maçı.

* * * * * * * * * * * * * *

SEÇMELERDEN DÖRT GÜN ÖNCE

Roxy, spor kulübünün kapısını çaldığında sahiden de Koç'un dediği üzere Mark Richards ve Isabel Kyle'ı bulmuştu. Üçüncü sınıf öğrencileri, çömezlere karşı çok daha naziklerdi. Roxy ikilinin hem üst sınıf hem de özel kulüp üyesi olmasından dolayı tetikteydi ama buna hiç gerek kalmadı. Çünkü Mark ve Isabel, Roxy'yi memnuniyetle karşılamışlardı. Mark'ın üzerinde Anka kulübünün kızıl formasını ve Isabel de Pegasusların beyaz renkli tişörtlerinden birini üzerine geçirmişti. Roxy'nin ilgili olması oldukça hoşlarına gitmiş olacak ki keyifle anlatmaya başladılar;

"Field-Run müsabakalarında her takımdan 4 kişi, toplamda 8 kişi sahada olur. Saha kenarında da ikişer yedek bekler. Toplamda her takım 6 kişiden oluşur diyebiliriz. 4 sahada, 2 yedekte olmak üzere. Bir tür bayrak yarışıdır aslında. Sahanın iki ayrı ucunda takımların bayrakları olur. Ankaların kızıl-sarı renkte bayrağı, Pegasusların gümüş bayrağı, Minotorların siyah-sarı , Ejderlerin ise siyah-yeşil renklerde bayrakları vardır. Okul takımının bayrağı ise lacivert-beyazdır. Dört oyuncu strateji kurarak karşı takımın bayrağını almaya çalışır. Ama can alıcı nokta şudur, bayrak bir cam kürenin içindedir. Cam küreyi alıp kendi sınırına dönerken kırılmamasına azami önem göstermen gerekiyor. Kurtarılması gereken bir rehine insan gibi düşün. Kurtarmalısın ama zarar da vermemelisin."

Rox başını salladı, "Anlıyorum... Peki uymam gereken kurallar var mı?"

"Koru dışına çıkmamalısın. Uçuyorsan en fazla yarım kilometre yükselebilirsin. Kalıcı hasar bırakacak yaralanmalar, kafa travması, uzuv kopması ve öldürmek dışında neredeyse tüm güçler serbesttir."

Kahraman Olmak İçin Bir SebepWhere stories live. Discover now