FS.1

70 4 2
                                    

Herkese merhaba. Yeni bir Minsung hikayesine hoşgeldiniz. Umarım seversiniz<3

Ayrıca multimedya şarkılarını dinlemeyi unutmayın.

-Bu gün; 22-09-22-
-Saat; 16.30-

Sonbaharın hafif esintisi genç çocuğun tenini okşarken telefon kulübesine girdi. Korkuyor, bedeni titriyordu. Başa çıkamıyordu bu korkuyla. Ne kimseye gidebiliyor, ne de anlatabiliyordu. Duvarlar arasında sıkışıp kalmıştı sanki. Öyle hissediyordu. Numarayı tuşladı ve her zaman sığınağı olan sevgilisini aradı. Habersiz vedaları, hatta vedaları sevmezdi. Ve bugün sevdiği adama veda etmek zorunda kalmıştı.. en nefret ettiği şeyin başına gelmesini beklemiyordu. Sırtını kabine yasladı.

Çaresizce açmasını bekledi. Bir süre daha bekledi ama nafile. Açmadı sığınağı. Tekrar aradı. Son kez sesini duymaya, sesinin sıcaklığına ihtiyacı vardı. Bir süre sonra açılma sesini duydu. Anında doldu gözleri. Halbuki söz vermişti kendine. Veda ederken ağlamak yok diye. Ama daha saniyesinde yerlebir oldu bu söz. "Alo?" Titreyen ayakları, onu daha fazla taşıyamayarak yere oturdu. Soğuk beton karşıladı jisung'u. "M-minho" sesi titremesine lanet okudu. "Jisung! Nerelerdeydin? telefonunu neden açmıyorsun? Kimse nerde olduğunu bilmiyor. İyi misin nerdesi-" "Ben gidiyorum." Bir süre ses gelmedi karşıdan. Bu sessizlikle hıçkırık koptu dudaklarından.

Minho ise kaskatı kesilmişti. Anlamıyordu. Ne vedası? Diye düşündü. Çünkü sevgilisi onu terk etmezdi. "N-ne dedin?" Eliyle ağzını kapadı Jisung. "Sana veda etmek istedim." "Jisung.. ne sikim saçmalıyorsun. Neredesin söyle geliyorum yanına." "Gelme. Gelmek istesem kendim yapardım. Ama dinle ben-" "JİSUNG NEREDE OLDUĞUNU SÖYLE!" "Ben hastayım." Onu umursamdan konuşmaya devam etti. Kendi kendine konuşur gibi. Ağlamaktan kızaran gözlerini yumdu. "Jisung.. şaka mı yapıyorsun?" "Sana gitme nedenimi söylüyorum çünkü benden nefret etmeni istemiyorum."

Sikik bir şaka olduğunu düşünüyordu Minho, ama sevgilisinin ağlayan çaresiz sesi.. onu yıkmıştı. Ve bu şaka olmadığını kanıtlıyordu. Yinede her şeyin şaka olmasını diledi. O da sevgilisi gibi yere çöktü ve sırtını soğuk duvara yasladı. "Senden nefret edemem ben.. ama hadi söyle güzelim. Neredesin?" "Y-yapamam." "Neden? Hani her şeyi birlikte atlatıcaktık? Hani birlikte gelicektik her şeyin üstesinden?" "Çok yorgunum. O kadar yorgunum ki." İçi parçalandı genç çocuğun. Sevgilisine yardım edememek deli ediyordu onu. "Aşkımla sararım yaralarını. Gel yaslan bana. Bende dinlen sevgilim. Taşırım ben ikimizide." "Ama ölümüme engel olamazsın." Sevgilisinin hıçkırıklarına daha fazla dayanamadı. Hem nasıl ölücekti? Gözlerinden yaş birer birer süzülürken kafasını duvara vurdu sertçe. "N-ne ölmesi?" İç çekişlerini duydu. "H-hastayım Minho. Daha yeni öğrendim. Ölümümle yıkamam sizi." "Senle ölürüm ben de. Yalnız bırakmam bu yolda." "D-deme öyle "

Yaşlar durmuyordu. Veda etmek istemiyordu sevgilisine. "G-gel hadi. Ne olursa olsun gel tekrar bana." "Yapamam. Her zaman yıkım getiren bir insan oldum ve tekrar sizi yıkamam." "Sen yıkım getiremezsin. Çiçek açtırırsın anca. G-gitme. Yalvarırım bırakma bizi." "Ö-özür dilerim. Başka bir zaman tekrar görüşelim olur mu? Seni sevdiğimi unutma Minho. Son nefesimde, ondan sonra.. her zaman seviyorum seni. Peşimden gelirsen affetmem seni. Küserim sana." "K-küsme." "Söz ver bana." "İstemiyorum." Minho'nun ağlamaktan bedeni sarsılıyordu. Sevgiliside ondan farksız değildi. "S-sakin ol kedicik. Söz ver lütfen. Yalvarırım." Bir süre ses gelmedi. "Minho.. lütfen." "İnsan nefessiz yaşayabilir mi sevgilim? Ben sensiz yaşayamam. Nasıl söz vereyim şimdi?" "Y-yapma böyle. Söz ver bana." Sevgilisinin çaresizliğine dayanamayarak söz verdi. Ve üzüntülü feryadı ile ekledi "İstemiyorum! Gitme."

Dudaklarını birbirine bastırdı Jisung. Ağlama! Diye haykırdı içinden. En çok da bu yıkmıştı onu. Ağlamasını sevmezdi ve ağlatan sebep kendisi olmuştu. Nefret etti kendinden. "Seni seviyorum. Kendine iyi bak.. Minho." Ve bir şey demesine izin vermeden kapadı telefonu. Küçük kulübede bağırarak ağlıyordu. Çevrede ki insanlar telaşla bakıyor, yardım etmeye korkuyorlardı. Ağladı sadece. İçi yanıyordu. Cayır cayır yanıyordu sanki. Kalbinin üzerine koydu elini ve sıktı kumaş parçasını. "Canım yanıyor." Sertçe birkaç kere vurdu o yere. "Özür dilerim.. özür dilerim.. özür dilerim."

Hıçkırarak ağlayan Minho ayağıya kalktı yavaşça. Hayır olmazdı. Veda edemezdi. Gidemezdi sevgilisi. En azından o öyle düşünüyordu. Ceketini alıp evden çıktı ve buğulu gözleriyle hızla motoruna gitti. Üstüne atlayıp sokakta gezinmeye başladı. "L-lütfen, ilk zaman ki gibi çık karşıma. Son olmasın bu gelişler ." Etrafa bakınıp arıyordu gözleriyle. Belki bulurdu da yalnız olmadığını söyler, sarıp sarmalardı. Kurtarırdı. Hatta hiç düşünmeden kendi canını da verirdi. Ama şimdi gidiyordu canı. Nefes alamıyordu. Çünkü nefesi gitmişti. Renkleri göremiyordu çünkü sevgilisinin vedası renkleri de beraberinde götürdü. O an hissetti. Başı boş, yalnız olduğunu.

Gaza daha da basarken batan güneş ikisinin vedasına ortak oluyor gibiydi. Sonuçta ne demişlerdi birbirlerine; yer ve gök birleşene kadar birlikte kalalcağız.. o zaman yer ve gök birleşti mi? "AĞH!" acı bağrışı boş yolda yankılandı. "Neredesin sevgilim? Sensizlikle bırakma beni." Çaresizliği iliğine kadar hissediyordu. Ya bir daha bulamazsam? Ya ben bulamadan yalnız başına ölürse? İçinde gezinen düşüncelerle direksiyona vurdu. "Bulamıyorum seni." Görüş açısı daha da bulanıklaşırken kenara çekti motorunu. Anahtarını alıp indi ve her zaman geldikleri o parka baktı. "Nasıl geldim buraya?" Zihni mi getirmişti oraya? Ayakta dikelip kaydırağa baktı.

"Pisicik yakala beni." "Yakalarsam bırakmam." "Bırak diyen kim?" Jisung kahkahalarla kaydıraktan kayarken Minho'da arkasından hızla atladı ve sevgilisinin belinden tutup kendine çekti. "Yakalandın sincap bey." "Tüh, öyle mi olmuş?" "Hım hım öyle olmuş. Şimdi ödülümü alabilir miyim." "Hım alabilir misin?" "Alabilirim bence." Gözleri dudaklarına kayarken aceleleri yokmuş gibi ağırca dudaklarını birleştirdiler. Yer ve gök birleşiyor gibiydi. Birbirlerinin suyuydu dudakları, birbirlerinin hayatıydı birbirlerine çarpan kalpleri ve birbirlerineydi ikisini alev alev bırakan dokunmaları.

Ağırca kaydırağa oturdu. "Anılar acıttığı halde yaşama mı bağlayacak?" Uzandı kaydırağa. "Bitti mi hikayemiz? Bırakır mıyım seni? Bırakır mısın beni? Sen bensiz yaşayabilir misin sevgilim?" Gözlerini kapadı ve yaşlarının akmasına izin verdi. "İzin verme. Birlikte ölelim." Sarsılan bedeniyle sıkıca yumdu gözlerini. "Tüm bunlar rüya olsun Tanrım. Beni onsuzlukla sınama."

Merhaba merhaba aklımda böyle bir fic yoktu sonra sad edit yaptım. Birden aklıma geldi neden yazmıyorum diye? Her neyse. Umarım seversiniz.

First Snow // Minsung~Donde viven las historias. Descúbrelo ahora