12.Bölüm "Ruhunu kaybetmiş kalpler..." (Düzenlendi.)

6.7K 394 161
                                    

Bölüm sonu değerlendirmesini unutmayın!

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin. İyi okumalar.

[Toygar Işıklı - Çok Geç ]

Bir kolumdan Ilgaz, bir kolumdan Mirza abi tutuyorken bakışlarım ikisi arasında gidip geldi.

İki adamın bakışları ise birbirine kenetlenmişti.

Boğulduğumu hissediyordum. Nefes aldığımı hissettiğim an sanki bunu bekliyorlarmış gibi nefesimin üzerine çullanıyor, beni tekrar nefessiz bırakıyordu hayatımdaki tüm insanlar. Yaşamın omzuma bu denli ağır yükler yükleyeceğini düşünmezdim hiçbir zaman. Ama şimdi depremin enkazı altında kalmış gibiydim. Hayat bana sadece ağır yüklerini vermemiş, acı sillesini de bedenime moloz parçaları gibi atmıştı.

Berbat hissediyordum. İçim yanıyordu. Göğsüm nefes almama izin vermiyor. Midemde hissettiğim acı tadın yavaş yavaş yükseldiğini, kusmak için an kolladığını hissedebiliyordum. Ben bu haldeyken kollarımdan tutan iki adam da beni unutmuş, sadece kendilerine odaklanmışlardı. Etkisiz elemandım, hiçbir değerim yoktu ama bulunan ilk boşlukta uçurumdan aşağı itilen bendim. İnsanlar beni yaşamaya layık bile görmemişlerdi. Bir hiçtim. Hiçliğin ortasında savrulan cansız bir bedendim.

Gitmek istiyordum ama kollarıma vurulan prangalar buna engel oluyordu. Yaşamaya layık görülmediğim gibi sanki bana yapılan bu sessiz işkence onlara zevk veriyor gibiydi. Beni bırakmıyorlardı ama ellerine geçtikleri ilk anda bırakılan ben oluyordum.

İçimi kavuran tüm bu hisler, hayatımı mahveden tüm insanlar ağır ceza mahkemesinde yargılansa müebbet cezası yerlerdi. Tabi eğer adalet olsaydı.

İçinde yaşadığım bu an bana ağır gelmeye başlamıştı. Beni çevreleyen adamların ve kollarımda hissettiğim artan baskı tüm bedenime etki etmeye başlamıştı. Onların bu sessizliği kafamdaki sesleri arttırmaya başlamış, amansız ve ucu sonu olmayan ağrıyı beraberinde getirmişti. Ağrı kalbimdeydi ve hiç geçmeyecek gibiydi. İçimi tırmalayıp bana zarar veren o sesi hissetmek istemiyordum. Bana zarar veriyordu.

"Mirza, bırak Hazan'ın kolunu. Onunla konuşmam gerekiyor." diyen ses, Ilgaz'a aitti. Mirza abinin neden burada olduğunu sorgulamamıştı. Sadece benimle konuşmak istiyordu. Oysa bu konuşma için biraz geç olmamış mıydı? O beni bırakmış, ben tek başıma kalmışken ne diye bir şeyleri zorluyordu?

"Seninle konuşmak isteseydi, senin onu bırakman için direnir miydi?" Mirza abi sorduğu soruyla cevabını da vermişti. Bizi ne zamandır izliyordu bilmiyorum ama konuşmak istemediğimi görmüştü. Geçmişin tozlu sayfalarının tekrardan açılması içimde hala yanan okyanusumun canını yakardı.

'Bırak, dokunma daha fazla sana olan aşkıma Ilgaz. Görmüyor musun, canım yanıyor.'

Dilimin ucuna kadar gelen sözcükler ağzımın içerisinde yuvarlandı sadece. Onları söylemeye dilim varmadı. Ilgaz benim ona söylemek istediğim onca aşk sözlerine inat suskunluğumdu. Bir zamanlar sevgimi bahşettiğim cehennemimdi. Ve ben, beni aşkıyla tutsak eden adamı yıllar boyunca sevmiş, hala sevmeye devam ediyordum. Onun bana ihaneti, ona olan sevgimin önüne geçememişti.

"O benim sevgilim. Ona kendimi anlatmaya ihtiyacım var." dedi son bir direniş ile Ilgaz. 'Sevgilim'  kelimesiyle bakışlarım hışımla ona dönerken, aşkıma inat içim nefretle doldu. Beni bırakıp gittiği yetmezmiş gibi bir de sevgilisi olarak mı görüyordu gerçekten?

Elim kolumdaki elini hışımla çekmek için havaya kalktığında benden önce başka bir el davrandı. Mirza abi canımı yakıp yakmamayı umursamadan diğer kolumdaki Ilgaz'ın elini kavrayıp tenimden söküp atarken, diğer eliyle de kolumu tutarak kendisine çekti. Ilgaz'ın eli tenimden ayrılırken ne olduğunu anlayamadan sırtım Mirza abinin göğsünü buldu. Ilgaz'ı benden ayıran kolu karnımı sararken, ondan uzaklaşmamı engelledi.

HAZAN VAKTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin