10.Bölüm "Bitap-Ilgaz" (Düzenlendi.)

6.5K 389 51
                                    

SINIR: 50 OY.

SINIR GEÇİLENE KADAR, BÖLÜM GELMEYECEKTİR.

"Mirza abi" diye fısıldadım, gerçek mi olduğunu anlamak istercesine. Bakışları donuktu ama aradan sızan küçümseyici bakışın kırıntılarını da görebiliyordum. Sinirlendim. Dudaklarını araladı. Uzun zamandır duymadığım sesi aramızda yankılanırken, küçümseyişi sesine de işlemişti.

"Senin bu gözyaşların hiç dinmez mi, difenbahya?"

[Kahraman Deniz- Suç Mahalli]

Bakışlarımı bana bakan adamdan ayırmadım. Geçmiş ile geleceğin birleştiği kapının tam önündeymiş gibi hissediyordum. Geçmişten çıkıp gelen biri vardı karşımda. Hiç beklemediğim ama herkesin de dört gözle beklediği adam, karşımdaydı ve uzun boyunun avantajıyla üsten attığı bakışlarla bakıyordu gözlerime.

Gözlerinde gezinen soğuk esintiler bir adım geriye gitmeme sebep oldu. Hep böyle olurdu. O bir bakış atar ve biz ondan uzaklaşırdık. Mirza abinin bizi sevmediğine hatta nefret ettiğine bile inandığım zamanlar olmuştu.

O karşısında kendisine yalvaran annesine sırt dönmüş bir adamdı. Bizi, elin yedi kat yabancısını ne diye sevsindi ki?

"Dönmüşsün, Mirza abi." Gerçekliliğine inanmayan zihnim, birkaç saat önce yaşanan olayları unutturmuştu bir anlığına da olsa. Kaşları alayla havaya kalktı. Elleri ceplerinde bedeni sabitken hareket eden tek şey kaşları olmuştu. Saliseler içerisinde değişen surat ifadesiyle sertliğin yerini hissedilir derecede büyük bir alay aldı.

Bakışları alay kokuyordu ama o soğuk ifadesi de bunu bastırmaya çalışacak kadar güçlüydü.

"Karşında gördüğün adam benden başka biri olmayacağına göre, dönmüşüm öyle değil mi?" Alaylı çıkan sesiyle kaşlarım çatıldı. Gözlerine yansıyan ifade aynı zamanda sesine de sinmişti. Sinirlenmiştim istemsizce.

"Biz senin hayaletini görmeye alışkınız da, gerçeğini görmek şaşırttı açıkçası." Benim sesim onun sesinin aksine sinirli çıkmıştı. Canım burnumdayken bir de bu adamın alaylarıyla uğraşıyordum. Dönecek başka zaman mı bulamamıştı. Bula bula bu günü bulduğu için içimden lanetler savurdum.

"Söylediğin cümleden sürekli hayalimi kurduğun anlamını mı çıkarmalıyım?" diye sormasıyla itiraz ettim. Lafı kendi istediği yere çekiyor, kendince laf sokmaya çalışıyordu.

"Ne münasebet!" dedim. Sesim az öncekine nazaran daha net ve yüksek çıkmıştı. Mirza abi yüksek çıkan sesimle kaşlarını çatarken, bakışlarındaki alay da bununla birlikte yok olmuştu. Az önce kendince eğlenen adam gitmiş gibiydi. Şu an karşımda yıllar öncesinde tanıdığım adam vardı.

"O sesini kıs. Karşında çocuk yok senin." Baskın sesi, az önce çıkan sesimi içime kaçırmıştı hiç şüphesiz. Korktuğumu anlamış ama geri adım atmamıştı. Normalde olsa karşı çıkacağım bu hamlesi, kendimde olmayan ruh halim yüzünden beni geri püskürtmüştü. Sustum. Konuşmamı da beklemedi zaten. Soğuk bakışları az önce yaşların değdiği ama şimdi değen yerlerin kuruduğu yanaklarımda gezinirken, konuştu.

"Neden ağlıyordun?" Umursamaz ama soru doluydu sesi. Merak etmiyorum ama istersen söyle diyordu sanki. Sanki silah zoruyla konuşturuyorlardı adamı. İçimden sakinleşmek adına sayarken, bir an önce bu ortamdan kurtulmaktı niyetim.

"Bir şey yok Mirza abi." dedim, kurtulmak adına. Sorularına cevap vermek istemiyordum. Nasıl derdim ki "Senin en yakın arkadaşın beni seviyormuş gibi yapıp yüz üstü bıraktı." diye? Söylemeye yüzüm yoktu. Sahi, Ilgaz bana bunları yaşatırken nasıl yüzü olmuştu insan içinde gezmeye?

HAZAN VAKTİजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें